KARADENİZ KIYILARIMIZ İÇİN KILAVUZ KİTAP
Türkiyenin Karadenizi kitabını satın almak istiyorsanız, aşağıda belirtilen hesaba 950 TL yatırdıktan sonra telefon numaranız dahil iletişim bilgilerinizi Kayitsiz3@mynet.com adresine gönderiniz. Kitabınız aynı gün kargoya verilecektir.
Kitabın Hazırlanış Nedeni…
Kitabın hazırlanış nedeni Türk Amatör Denizciliğine minik bir katkı maksatlıdır.
Tarihimiz boyunca, ticari ve askeri maksatlar dışında Karadeniz yöremizi tanıtan bir kılavuz kitap yoktur. Bu benim içime sindiremediğim bir durumdur.
Karadeniz korkulan, bilinmeyen ve gitmeye değer bulunmayan bir deniz olarak tanınmaktadır. Yörede ticari denizciliğin dışında denizcilik yapılmaması doğal değerlerin tahrip olmasını hızlandırmaktadır. Çünkü doğal değerlere ilgi ve farkındalık ne yazıkki alt düzeydedir.
Devamı ve daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız!
1965 yılında İzmir /Karşıyaka da doğdum.Ekonomi-Dış ticaret eğitimi aldım.90-92 yılları arası Londra da yaşadım.
Eğirdir Dağ Komando(92-93) okulunda Piyade/Komando ve İngilizce tercuman olarak askerliğimi yaptım.
Dış ticaret mesleğim oldu.Bir uluslarası nakliye şirketinde İzmir bölge müdürü olarak 11 yıl çalıştım.Ahşap teknelere ve imalatına
düşkünüm.15 yaşında dünyayı minik bir yelkenli ile dolaşma hayalimi “karar”haline getirdim.2006 yılının temmuz ayında dünya
denizlerine yelken bastım.Tam 3 yıl sonra yani 2009 Temmuz unda güzel dünyamızı dolaşıp Izmir e döndüm.
Doğduğum dan beri denizlere veya doğaya aşığım.Ona olan sevgim azalmadığı gibi her geçen gün daha da arttı.
Denizlerin berraklığının azalması,kıyıların bozulması,toplumların birbirlerinden uzaklaşması,bireyciliğin artması,
hoş görünün azalması, en temel depresyon nedenimdir.
Korumanın üretmekten daha büyük başarı ve meziyet olduğuna ,hatta bu çağda üretmekten çok
korumanın gerekli olduğuna inanırım.Her insan gibi üretmenin erdemine veya gerekliliğine inancım vardır.
Üretim doğaya ve onun parçası canlılara zarar verdiği anda ona olan pozitif bakışım değişir.
Kısa vadeli planlara,günü kurtarma uğraşlarına,eğitilmeden zenginleşmeye karşıyım.
Korumanın bizlerden çok gelecek kuşaklar için önemli olduğuna,doğayı olumsuz etkileyecek kararlarları
dünyada hiçbir parlamentonun,kurumun veya kişinin alma hakkı olmadığına inanırım.
“Sevmeme” duygusunu sevmememe ragmen,insan davranışları dahil doğal olmayan hiçbir nesneyi veya olguyu sevmem.
Kendimi hiçbir etnik ayrım gözetmeksizin bir dünya vatandaşı gibi hissederim.Bütün dünyanın
birlik beraberlik ve kardeşliği için çaba göstermenin gerekliliğine inanırım.Bununla beraber diğer ülke ve
toplumları dışlamadan sahip olunan vatanseverlik duygularının yüksekliğinde hiç ama hiçbir sakınca görmem.
Takım tutmak gibi milliyetçiliğe karşıyım. Ancak ülkesinin ve toplumunun değerlerini fark edememiş,
yapılan hata veya yanlışların nedenlerini algılayamadan,kendi varlıklarını eleştiri erdemi maskesi altında
karalayanlara veya onları değersiz gibi göstermeye çalışanları da hiç benimsemem.
En büyük erdemin hiçbir canlıya acı ve sıkıntı çektirmemek mümkünse onlara mutluluk verebilmek olduğuna inanırım.
Çok erken yaşlarda beri İzmir Çeşmealtı’nda deniz kıyısındaki yazlığımızda kendi teknemizle yelken ve denizciliğe başladım.Ortaokul, lise ve üniversite öğrencilik yıllarında Ege ve Akdeniz’de, ayrıca yurtdışı eğitimim sırasında Manş Kanalı
ve Atlantik Okyanusu’nda çoğu zaman yalnız başına kendi teknem veya başka teknelerle bir çok seyir yaptım. 32 yıldan beri tek başına okyanus seyirleri, meteoroloji, tüm dünya denizlerinin meteorolojik yapısı, navigasyon – özellikle
astro-navigasyon – olmak üzere açık deniz denizciliğinin gerekli her dalı üzerinde geniş bilgi birikimi ve deneyim edindim.
Ahşap teknelere ilgi duydum.Kendi teknelerimi imal ettim,bir çok ahşap teknenin imalatına ve restorasyonuna emek verdim. Bir çok ahşap/çelik tekne inşa faaliyetinin her aşamasında bulundum
Küçük tekneler ile fırtına seyir teknikleri ve tüm dünya denizlerinde küçük bir tekne ile seyir yapabilme ile ilintili yöntemleri kapsayan bir çok çalışma,araştırma yaptım, deneyim kazandım.
Solo açık denizcilik yatçılığının vazgeçilmez aygıtı olan rüzgar dümenleri üzerinde bir çok bilimsel ve pratik uygulama yaptım. Yanlız yapılamayan denizcilik uygulamalarının,özgürlüğü kısıtlayan bir durum
ortaya çıkardığına dair olan inancımdan dolayı,teknelerde yapılan hemen hemen her faaliyetin tek başıma üstesinden gelecek şekilde,kendimi eğitmeye çalıştım. Beden ve mental durumun denizcilik üzerinde çok
etkili olduğunu,eksikliği durumunda,endişe ve korku hislerinin arttığına inandım.Bu nedenle hep aktif spor un içinde oldum. 1900 lü yılların başından beri yazılmış,bir çok açıkdeniz gezi ,Amerikan ve İngiliz seyir hidrografisinin(Admiralty)
bir çok bilimsel yapıtını okuma ve araştırma fırsatı buldum. Yelkenle seyir/navigasyon/gemicilik/meteoroloji tecrübemi hiç bir yardımcı elektronik seyir aygıtı kullanmadan uygulayacak şekilde geliştirdim.
Özellikle yeterli bir denizcinin bu şekilde yetişmesi gereğine inandım. Elektronik aygıtlara körü körüne bağlı olan ve bu şekilde yetişen genç denizcilerin eğitimlerinin yanlış,kısıtlayıcı,veya eksik olduğunu medyada,
çeşitli ortamlarda bir çok defalar vurguladım. Bir çok farklı dizaynda ve tarzda teknelerde seyir yaparak her birinin seyir yetenekleri,birbirlerine göre avantaj ve dezavantajlarını, suda nasıl davrandıklarını yıllarca gözlemledim.
Bu konuda bir çok bilimsel ve pratik araştırma yaptım. Mevcut arma çeşitlerinin teorik ve pratik olarak seyir avantajlarını ve dezavantajlarını inceledim. 2006-2009 yılları arası kendi imkanlarımla inşa ettiğim Kayıtsız III isimli
ahşap yelkenli ile çoğu zaman tek başıma,hiçbir elektronik seyir aygıtı kullanmadan dünyayı dolaştım.
"Özgürlük Hattının Batısına" 100 den fazla teknik çizim, 50 den fazla harita, 1000 kadar fotoğraf ile yaklaşık 1200 renkli görsel malzeme içeren 90 gr 1.hamur kağıda basılmış, amatör denizcilik tarihinde yazılmış en kapsamlı yapıtlardan biridir.
Denizlerimiz Niçin Korunmalı?
Unutmayalım! Dünyanın hiç bir ülkesinde teknenizi çam ağaçlarına bağlayıp, gölgesinde tekne ile durmak gibi bir lüks yoktur.
Türk ülkesi, denizleri ve kıyıları, her bakımdan dünyanın her köşesinden çekici ve üstündür. Ege denizinin su berraklığı dünyada benzersizdir.
Bu Türkiye’nin bir türlü farkına varamadığı doğal değeridir. Bunun farkında olalım ve korumak için gerekeni yapalım.
Bununla birlikte bu gerçeğin genelde farkında olmadığımızı söylemek benim vatandaşlık görevimdir.
Binlerce yıldır, değişmeyen veya tahrip edilemeyen, cennet kıyılarımızın son 20–30 yılda dikkatsizce ve sorumsuzca tahrip edildiği acı bir gerçektir.
Ege denizinin su berraklığı,yanlış yerde ve miktarda konuşlanmış balık çiftlikleri,doğru dürüst çalışmayan şehir arıtmaları ve büyük deniz araçlarının özensiz davranışları sayesinde hızlı bir biçimde doğal niteliğini kaybetmektedir. Denizlerimizi ve kıyılarımızı koruyarak gerekli yerlerde, doğa ile uyumlu yapılaşarak turizm gelirlerini arttırmak hem daha kolay hem de uzun vadeli gelirdir. Bu konuda gerek ilgili yöneticiler ve toplumumuzun her bir bireyi gereken özeni göstermek mecburiyetindedirler. Çünkü insan gücünün yıkıcı etkisinin bu denli arttığı bu dönemlerde yapılacak hatalardan donuş imkânı da yoktur. Bizlerin sadece emanetçi olduğu,gelecek kuşakların da bugünün toprakları ve denizleri üzerinde hak ve söz sahibi olduğunu her zaman hatırlamak zorundayız.
Bir şeyler üretirken başka değerleri kaybetmek üretmek anlamına gelmez.Üretim ancak başka değerler yok edilmediği sürece değerli ve anlamlıdır.
RÜZGAR DÜMENLERİ VE ÇALIŞMA PRENSİPLERİ
Rüzgar dümenleri, rüzgarın hareket ettirdiği bir rüzgar yelpazesi ve yelpazeden aldığı hareketle, tekneyi ayrıldığı rotaya sokmaya yarayan su altındaki 2. bir dümenden oluşur.
1950 li yılların başından beri üzerinde çalışılan rüzgar dümenleri artık neredeyse bir bilim konusu haline gelmiştir.
Bir rüzgar dümenin tatmin edici bir biçimde çalışması için, doğru dizayn ve imalat temel unsurlardır.Bugün dünyada 10 dan fazla firma farklı tur ve dizaynlarda imalat yapmaktadırlar.
Uzun yol yapacak bir teknede, iyi çalışan bir rüzgar dümeni paha biçilmez bir donanımdır. Birçok koşulda elektrikli bir oto pilottan daha iyi çalışır. Enerji tüketimi yoktur. Oto pilotlarda olduğu gibi mekanik aşınma ve elektronik parçalarının nemden etkilenmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Yukarıda belirttiğim gibi, farklı rüzgar dümenleri mevcuttur ve bunlar farklı sistemlerle çalışmaktadır. Tekne dizaynlarında olan değişim rüzgar dümenlerinin de buna paralel olarak gelişimini hızlandırmıştır.
Islak alanları azaltılmış, düz karinalı hafif tekneler özellikle pupa seyirlerinde çok gezmekte bu nedenle tekneyi abrayacak rüzgar dümeninin dümene daha güçlü ve seri hareket verecek kalitede olması gerekmektedir.
Konu oldukça geniştir.Açıkça söylemek gerekirse tüm konuyu WEB sitemde işlemek biraz zor.Ancak aşağıda açıklamaya çalışacağım mevcut tüm rüzgar dümeni sistemleriyle konunun yeterince anlaşılması için iyi bir rehber olacağını düşünüyorum……
Yukarıda, kabaca, bir tanımla, rüzgar dümenlerinin, rüzgarın hareket ettirdiği bir rüzgar yelpazesi ve yelpazeden aldığı hareketle, tekneyi ayrıldığı rotaya sokmaya yarayan su altındaki 2. bir dümenden oluştuğunu belirtmiştik. Bu nedenle önce rüzgar yelpazelerini, daha sonrada, teknemizi rotasına sokan dümenleri tanımaya çalışalım
RÜZGAR YELPAZELERİ
Dikey çalışan(Vertical Vane) ve Yatay(Horizantal vane) 2 türlü rüzgar yelpazesi mevcuttur….
1)Dikey çalışan (Vertical vane)
Bir rüzgar gülü gibi aynı eksen etrafında dönerek çalışan en eski yelpaze türüdür.
Kayıtsız III un dikey yelpazesi
2)Yatay çalışan(Horizantal Vane)
Düşey çalışan rüzgar yelpazelerinin sağladıgı döndürme gücü,zaman zaman yetersiz kaldığı için daha küçük alanla daha büyük güç oluşturacak yelpaze turudur.Görüldügü gibi, diklemesine,rüzgar yonune döndürülen yelpaze,rüzgarı yandan aldıgında eğilmeye başlayıp kendisine bağlı olan bir transmisyon milini harekete geçirmektedir.Daha az alanla daha büyük döndürme gücü sağladıgı için imalatçıların büyük çoğunluğu dikey çalışan yelpazelerle üretim yapmaktadırlar…
Yatay çalışan bir yelpaze rüzgara yan dondüğünde,bütün yüzeyi ile rüzgar gücüne maruz kalmaktadır.Dikey çalışan yelpaze ise sadece en uç kenarından aldıgı ruzgarla dönmeye çalışmaktadır.Bu nedenle yatay çalışan yelpaze,dikey çalışan bir yelpazeye göre en az 5 misli güç üretir.Bu nedenle piyasadaki yatay yelpaze alanları oldukça küçülmüştür.
RüZGAR YELPAZESININ HAREKET ETTiRDIGI DüMENLER
Tekrar başa dönersek,tekneyi ayrıldığı rotasına sokmaya yarayan su altındaki 2. bir dümenden bahsetmiştik.
Bunları,yöneltici yelpaze,yardımcı dümen ve pendalum dümen olarak sınıflandırabiliriz.Şimdi bunları inceleyelim.
Yoneltici yelpaze(Trim tab)
Yöneltici yelpaze(trim tab),tek başına tekneyi döndürüp tekneyi rotasına sokacak bir donanım değildir.Dümen veya yardımcı dümenin hemen arkasına,uçak kanatlarındaki flaplar gibi monte edilen,dümeni veya yardımcı dümeni döndürüp tekneyi ayrıldıgı rotasına sokmaya yardımcı olur.Kısaca yöneltici dümen (trim tab) için dümenin ,dümenidir diyebiliriz.Suyun altındaki buyük bir dümeni,ruzgar yelpazesi ile döndürecek gücü oluşturmak zor oldugu için,yöneltici dümen tertibatı düşünülmüştür.
Yardımcı dumen(Auxiliary Rudder)
Yardımcı dümen, ana dümenden bağımsız çalışan tekneyi ayrıldıgı rotasına sokmaya çalışan bir dümendir.Eğer rüzgar dümeni, yardımcı dümen tertibatlı ise ana dümen kilitlenerek devre dışı bırakılır.Ana dümenin bu şekilde sabitlenmesi tekneye uzun omurgalı teknelerde olduğu gibi ekstra boyuna denge kazandırıp ,özellikle pupa gidişlerde teknenin gezinmesini azaltıp, daha düz bir hat üzerinde ilerlemesini sağlayamaktadır.Dümenin kilitlenmesi,hem rüzgar dümeninin daha iyi çalışmasını,hemde daha düz bir hat üzerinde ilerleyen teknenin,daha çok yol katetmesini sağlamaktadır.
Yardımcı dümen,ana dümenin yaklaşık 3 misli küçüktur.Bu tekneyi ayrıldığı rotaya sokmakta yeterli bir alandır.
Dümenler tornistan manevralarda veya kötü yelken dağılımında teknelere daha rahat hakim olunabilmesi için buyuk tasarlanırlar.Halbuki yardımcı dümenin işlevi sadece tekneyi ayrıldığı rotasına sokmaktır.Bu nedenle çok büyük imal edilmesinin gereği yoktur.Aynı zamanda yardımcı dümen ana dümenin çok daha arkasına monte edileceği için göreceli olarak daha etkin bir döndürme gücüne sahiptir.
Pendalum Dumen(Pendalum Rudder)
Yardımcı dümen veya yöneltici yelpazelerden çok daha güçlü bir sistem olarak pendalum dümenler geliştirilmiştir.Pendalum dümenin çalışma prensibinin diğer dümenlerle hiç benzerliği yoktur.Pendalum dümen ilk olarak Ingiliz Blondie Hasler tarafından icad ve imal edilmiştir.Dümenin çalışma prensibini anlamak için şöyle bir örnek verebiliriz.Bir kano küregini 3-4 mil hızla giden bir teknenin arkasından diklemesine yani direnç yaratmayacak şekilde suya batıralım.Kureği kendi ekseni etrafında 5-10 derece kadar hafifçe, örnegin sancağa çevirelim.Sancağa dönen kürek,yüzeyine çarpan su akıntısının etkisiyle,zıt yöne, teknenin iskelesine doğru büyük bir güçle savrulacaktır.Burada anlaşılması gereken şey,oluşan yanal hareketin tekneyi nasıl döndürdüğüdür.Burada teknemizi döndüren etki pendalum palanın teknenin yanına savrulması değil,ona bağlı olan, yeke veya dümen simidine kadar makaralar vasıtasıyla getirilen kontrol halatlarının yekeyi veya dümen simidini ,ters tarafa hareket ettirerek tekneyi rotasına sokmasıdır.
Pendalum dümenlerde elde edilen güçler, ana dümene kontrol halatları vasıtasıyla aktarılır. Tekne hızı ne kadar fazla,pendalum dümen alanı ne kadar büyük ise elde edilen güçte o kadar büyük olacaktır.
Pendalum palanın hareketi dümene aktarma mekanizması
MEVCUT RÜZGAR DÜMENLERI VE ÇALIŞMA PRENSİPLERININ AÇIKLANMASI
Şimdi bu tanımlamalar ve açıklamalardan sonra birbiri ile kombine edilmiş sistemleri aşağıdaki basit çizimlerle açıklayamaya çalışalım.
1)DİKEY ÇALIŞAN(VERTICAL VANE)RÜZGAR YELPAZESİ İLE ANA DÜMENİ DÖNDÜREN SISTEM
1)Tekne rotasına sokulup,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor
2)Tekne rotasından çıktığında,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönüne dönmeye çalışarak,kendisine bağlı kontrol halatları vasıtasıyla ana dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi tekrar rotasına sokuyor.
Yorum:En eski ve kullanışsız sistemlerden biridir. Ana dümenin etkili döndürülebilmesi için yelpaze alanının çok büyük tutulması gerekmektedir.Ne kadar iyi tasarlanırsa tasarlansın,sistemdeki tum sürtünmeler kaldırılsa bile,yelpaze alanının dümen alanından en az 4 misli fazla imal edilmesi gerekmektedir.Örneğin,0.5 m2 alana sahip yaklaşık 9 metrelik bir teknede olması gereken yelpaze alanı en az 2 m2 dir.Hatta bu büyük alan bile ,hafif havalarda sistemi çalıştırmaya yetmeyecektir.
İngiliz denizci Sir Frances Chicister Horn burnunu dolaşarak yaptığı dünya turunda MIRANDA ismini verdiği, bu tür bir rüzgar dümeni kullanmıştır.
Chicister’ in yelken kumaşından yapılan 4 m2lik dev yelpazesi, 2. bir direkle kıç üzerine tespit edilmişti..Sert havalarda yelpaze camadana vurularak küçültülüyordu.
2) YATAY ÇALIŞAN(HORIZANTAL VANE)RUZGAR YELPAZESI ILE ANA DUMENi DONDUREN SISTEM
1)Tekne rotasına sokulup,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönunde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.Buna bağlı olan sistem ana dümeni çevirerek tekneyi rotasına sokuyor…..
Yorum: Yatay çalışan rüzgar yelpazesi,dikey çalışan bir yelpazeye göre en az 5 misli güç ürettiğini önceden belirtmiştik.Genede ana dümeni özellikle hafif havalarda döndürebilecek gücü oluşturabilmek için büyük yelpaze alanları gerekmektedir.Bu nedenle sistem kullanışlı değildir ve üretimi yoktur.
3 DİKEY ÇALIŞAN(VERTICAL)RUZGAR YELPAZESİ İLE YARDIMCI DÜMENI DÖNDÜREN SİSTEM
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor. Dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor
2)Tekne rotasından çıktıgında,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönüne dönmeye çalışarak,kendisine bağlı kontrol halatları vasıtasıyla ,Yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi tekrar rotasına sokuyor.
Yorum:
Yardımcı dümen teknenin ana dümeninden tamamen bağımsız,tekneyi rotasına sokabilecek alanda normal dümenin yaklaşık 1/3 büyüklüğünde 2. bir dümendir.Yöneltici yelpaze(trim tab) ile karıştırılmamalıdır.
Bu sistemde ana dümen kilitlenerek devre dışı bırakılmaktadır.Rüzgar yelpazesi ana dümenden daha küçük olan yardımcı dümeni yönlendirerek tekneyi rotasına sokmaktadır.Burada TERS YÖNE hareketi sağlamak için yardımcı dümen mili ve rüzgar yelpazesi mili üzerine birer adet dişli bulunmaktadır.Kayıtsız III için ilk yaptığım rüzgar dümeni yardımcı dümen esaslıydı.Tekne aynasında sancak tarafa monte ettiğim donanım çok iyi çalışmakla beraber, ağır ve büyük olmuştu.Bu nedenle iptal edip yerine şimdiki sistemi dizayn ve inşaa ettim.
Kayıtsız III ün yardımcı dümen ile çalışan ilk rüzgar dümeni
Ana dümenin kilitlenmesi tekneye boyuna denge kazandırmakta ve teknenin uzun omurgalı tekneler gibi daha az gezinerek ilerlemesini sağlamaktadır.Eger tekne uzerinde kötü yelken trimiyle oluşmuş rüzgara dönüş(Weather helm) etkisi var ise ana dümen biraz rüzgar altına dogru sabitlenerek bu etki nötürleştirilir.Buda sistemin daha rahat çalışmasını sağlar.Her ne kadar yardımcı dümen küçük ve balanslı imal edilsede hafif havalarda sistemin çalışması için büyükçe bir yelpazeye gerek vardır.Bir zamanlar Alman WIND PILOT tarafınadan üretilmekte olan bu sistem iyi çalışmakla beraber,ağırlığı ve çok yer kapladıgı için artık imal edilmemektedir.
Sistemin en büyük avantajı, yukarıda belirttiğim gibi kilitlenmiş ana dümen alanının sağladıgı ekstra boyuna dengedir.Bu hem sistemin daha iyi çalışmasını sağlamakta ,hemde uzun yolda mesafe arttıran gereksiz zigzaglardan tekneyi kurtarmaktadır.Diger bir avantajı ise,ana dümende bir arıza olması durumunda,yardımcı dümenin acil 2. bir dümen olarak kullanılmasıdır.Yardımcı dümen donanımlı rüzgar dümenleri tekne merkezi dışında aynanın sancak veya iskelesine monte edilmesine olanak tanımaktadır.Yardımcı dümen sistemin yukarıdaki avantajları nedeniyle,bugün halen en yaygın olarak imal edilen pendalum tip rüzgar dümenlerinden bile daha kullanışlı oldugunu iddia eden üretici firmalar vardır.Bu nedenle farklı yelpaze türleri ve mühendisliklerle çok daha hafif ve daha iyi çalışacak biçimde uretimleri yapılmaktadır….
4 )YATAY ÇALIŞAN(HORIZANTAL VANE) YELPAZE ILE YARDIMCI DÜMENI DÖNDÜREN SİSTEM
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen ,tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor.Yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönunde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktıgında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.Buna bağlı olan sistem yardımcı dümeni çevirerek tekneyi rotasına sokuyor…..
Yorum:Yatay(Horizantal) çalışan rüzgar yelpazesi,aynı alanlı dikey(vertical) çalışan bir yelpazeye göre döndürme gücü ,çok daha fazladır.Ancak hareketleri yardımcı dümene iletmek için kullanılıcak dişli donanımı zor ve profosyonel imalatı gerekmektedir.Yardımcı dümen sisteminin savunucu firmaları,hayranlık uyandıracak mühendislikle yardımcı dümen donanımlı rüzgar dümenlerini yatay çalışan yelpazelerle, üretip piyasaya sunmaktadırlar.Aynı zamanda sisteme 1/4 e kadar oran(Gear ratio) tertibatı ekleyerek.
Hydrovane ve Automat isimli firmalar piyasada daha yaygın olan pendalum sistemlerden çok, yardımcı dumen sistemiyle çalışan rüzgar dümenlerini imal etmektedirler.Aynı zamanda Alman Windpilot bu sistemle çalışan rüzgar dumenide üretmektedir.
Ana dümenin kilitlenmesiyle sağlanacak olan ilave boyuna denge ve farklı açıyla kilitlenmiş dümenin nötralize edeceği rüzgara dönüş etkisi(Weather Helm),sistemin tüm sistemlerden iyi çalışmasını sağlamaktadır.Aynı zamanda yardımcı dümen gerektiğinde 2. bir acil dümen olarakta kullanılabilmektedir.Yukarıda bahsettiğim firmaların neredeyse kusursuzlaştırılmış dizaynları ile imal edilmekte olan yardımcı dümenle çalışan rüzgar dümenleri,tekne merkez hattının dışına sancağa veya iskeleye de monte edilebilmesine olanak sağlamaktadır.
5) DİKEY ÇALIŞAN RÜZGAR YELPAZESİ İLE YONELTİCİ YELPAZEYİ DÖNDÜREN SİSTEM
1)Tekne rotasına sokulup,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında rüzgar yönüne dönmeye çalışan dikey rüzgar yelpazesi,kendisine bağ lı olan mildeki,küçük yöneltici yelpazeyi döndüruyor.
3)Yönlendirici yelpazenin dönmesi,yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Ana dümeni tek başına dikey çalışan bir yelpaze ile döndürme için çok büyük alanlı yelpazeler gerekmektedir.Buda hiç pratik değildir.Bu nedenle ,ana dümenin arkasına yonlendirici dümen(trim tab) tertibatı düşünülmüştür.Yönlendirici dümen,ana dümenin 5-6 misli küçüklüğünde imal edilir. Bu nedenle onu döndürecek yelpaze alanı çok daha küçük olacaktır.Yöneltici yelpaze,ana dümenin dümen işlevini yerine getirmektedir.
Ruzgar yelpazesinin döndürdügü yoneltici yelpaze (trim tab)bağlı olduğu ana dümeni aynı uçaklardaki flaplar gibi aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokacaktır.Bu sistem çok kayıcı ve boyuna dengesi düşük olan seri tekneler için uygun değildir.Iyi tasarlandığında,gezinmeden seyir yapabilen boyuna dengesi yüksek teknelerde oldukça iyi sonuç verir.KAYITSIZ III un rüzgar dümeni bu prensiple yapılmıştır.
Sistemin çok iyi çalışması için,yöneltici yelpaze alanı,şekli ve ana dümenden uzaklığı çok iyi tasarlanmalıdır.Herşeyden önce suda direnç yaratmaması için,yönlendirici dümenin kesidi NACA profil(damla form)olmalıdır.Rüzgar yelpazesi tarafından,hafif havalarda bile kolay döndürülebilmesi için,yöneltici yelpazeye bağlı olan mil veya şaft yönlendirici dümenin ön yüzünün,yaklaşık %20 gerisinden sabitlenmelidir.Balans olarak adlandırılan bu çıkıntı, tekne uzerinde yol var iken oluşan su akıntısı yardımıyla yönlendirici yelpazenin daha kolay döndürülmesini sağlayacaktır.%20 den fazla verilecek balans fazla etki yapıp dümeni olumsuz etkileyecektir…
Yöneltici yelpazeyi döndurecek olan rüzgar yelpazesi hafif malzemeden yapılmalı,dalgalarda sallanıp dümeni olumsuz etkilememesi için,karşı tarafından bir ağırlıkla dengelenmeli,paslanmaz rulmanlarla tespit edilip ,hafif havalarda direnç yaratmadan,kolay hareket edecek biçimde imal edilmelidir.En önemlisi, sisteme mutlaka oran tertibatı(Gear Ratio) dahil edilmelidir.
Oran tertibatından kastım şudur.Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi,sistem ana dümeni döndüren bir yöneltici yelpaze ve onuda döndüren yeterli büyüklükteki bir rüzgar yelpazesinden oluşmaktadır.
Eğer rüzgar yelpazesi,yönlendirici dümene direkt olarak bağlanırsa,rüzgar yelpazesinin bir birim açı dönmesi,yöneltici yelpazenin gene 1 birim açı dönmesini sağlayacaktır.Bu özellikle pupa seyirlerinde,dalgalı koşullarda ve sert havalarda tekneyi gezdirecektir.Rüzgar yelpazesinin 1 açı dönmesiyle,yönlendirici yelpazeyi 3 açıya kadar döndürecek donanımın sisteme dahil edilmesi halinde,rotasından ayrılan tekne çok daha seri biçimde rotasına girecektir.
Bu sistemde ana dümenin yekesine modern sistemlerde oldugu gibi kontrol halaları gelmiyor.Buda havuzlukta sadelik ve dirençsizlik,aynı zamanda, ani bir durumda dumene daha kolay mudahale demektir.
Bu yöntemle yapılmış bir ruzgar dumeni iyi tasarlandığı taktirde teknenin dizaynıda uygunsa kusursuz çalışacaktır.
Sistemin en büyük avantajı basitliği ve arıza çıkarma ihtimalinin oldukça az olmasıdır..Aynı zamanda amatörler tarafından en kolay imal edilebilen rüzgar dumenidir….
6) Yatay çalışan yelpaze ile yoneltici yelpazeyi döndürüp,yardımcı dumeni döndüren sistem
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen ,tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor.Yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
3)Yönlendirici yelpazenin dönmesi,yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Dümenin kilitlenmesiyle teknede oluşan ekstra boyuna denge,sistemin avantajlı tarafını oluşturmaktadır.Ancak yardımcı dümen bugün hiçte büyük olmayan alanlara sahip yatay çalışan yelpazelerle verimli bir biçimde döndürülebilmektedir.Bu nedenle arkasına yönlendirici dumen(trim tab) eklenmiş yardımcı dümenlerin tekneyi rotasına sokması biraz daha geç olacaktır.Buda teknenin daha çok gezerek(sancak iskele yaparak) ilerlemesi demektir.
Dümen alanı geniş büyük teknelerde,yatay yelpaze alanını küçük tutmak için uygulanan bir sistemdir.Sisteme oran tertibatı eklemek şartıyla iyi çalışabilmektedir.
7) Dikey çalışan yelpaze ile yöneltici yelpazeyi döndürüp yardımcı dümeni döndüren sistem
1)Tekne rotasına sokulup,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında rüzgar yönüne dönmeye çalışan yatay rüzgar yelpazesi,kendisine bağlı olan mildeki,küçük yöneltici yelpazeyi döndüruyor.
3)Yönlendirici yelpazenin dönmesi,yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Yukarıdaki sistemin dikey yelpaze ile çalışan versiyonudur.Dikey yelpaze yatay yelpazeye göre daha düşük döndürme gücü ürettiği için daha büyük alanlı imal edilmek zorundadır.
8)Yatay çalışan yelpaze ile pendalum dümeni döndürüp harekete geçiren sistem(A)
1)Tekne rotasına sokuluyor.
2)Yatay çalışan rüzgar yelpazesi rüzgar yönüne döndürülüp sisteme kilitleniyor
3)Tekne rotasından çıktığı anda rüzgar yelpazesi rüzgarı artık yandan aldıgı için eğilmeye/hareket etmeye başlıyor.
4) Hareket eden rüzgar yelpazesi kendisine bağlı olan linkler ve dişliler vasıtasıyla suyun altındaki pendalum dümeni sancağa çeviriyor.
5)Teknenin üzerinde yol oldugu için,pendalum dümen, su akıntısı ile mafsallı oynar bölümünden hızla aksi tarafa savrularak kendisine bağlı olan kontrol halatlarını çekiyor.
6)Yekeye veya dümen simidine makaralarla getirilmiş olan kontrol halatları yekeyi veya dümeni aksi tarafa çekerek tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum Pendalum sistemde çalışan rüzgar dümenlerinde pendalum dümeni sancak veya iskeleye çevirmek suretiyle ilk hareketi veren güç rüzgardır.Pendalumu yana doğru savuran güç ise tekne hızı ile oluşan su akıntısıdır.
Daha iyi anlamak için şu örneği verebiliriz.3-5 mil ile giden bir sandalın aynasından bir bot küreğini suya sokup hafifçe sancak veya iskeleye döndürdüğümüzde su akıntısının çok büyük bir güçle küreği yana doğru savurduğunu göreceksiniz.Pendalum sistemin en büyük avantajı küçük alanla oluşan bu büyük güçtür.Blondie Hasler in ilk geliştiği rüzgar dumeni bu şekilde çalışmaktadır.
Pendalum palaların yana savrulması ile oluşan güç çok büyüktür.Bu nedenle her türlü teknede son derece verimli bir biçimde kullanılmaktadır.Pendalum paladan dümen yekesine veya simidine gelen halatların düşük sürtünme ile monte edilmesi sistemi daha iyi çalıştıracaktır.
9 )Dikey çalışan yelpaze ile pendalum dümeni döndürüp harekete geçiren sistem(B)
Yukarıdaki sistemle çalışma prensibi tamamen aynıdır.
Pendalum pala,ana dümenin arkasına sabitlenmiş U şeklinde bir metal parçanın içinden geçirilmiştir.Aldığı dönüş hareketiyle yana savrulmak isteyen pala U şeklindeki metala yaslanarak dümeni döndürmektedir.Bu nedenle yekeye makaralar vasıtasıyla kontrol halatları getirmeye gerek yoktur.
Yorum Pendalum Pala tutkunu olup kontrol halatlarının dümene gelmesinden hoşlanmayanlar için iyi bir seçenektir.MONITOR firmasıSAYE’S RIG adı altında bu ruzgar dümeninin dunyadaki tek ureticisidir.Amatorler için imalatı göreceli olarak kolaydır.Rüzgar yelpazesi daha etkili çalışabilmesi için açılı ,deflektor şeklinde imal edilmiştir.
Monitor firmasının ürünü “Saye’s Rig”
10) Yatay çalışan yelpaze ile pendalum dümeni döndürüp harekete geçiren sistem
1)Tekne rotasına sokulup yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor
2)Tekne rotasından çıktıgında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.
3)Milin hareket etmesiyle,pendalum pala kendi ekseninde sancağa veya iskeleye dönüyor
4)Pendalum palanın ekseni etrafına dönmesi,tekne hızıyla oluşan su akıntısının ,Pendalum palayı çok büyük bir güçle ,mafsallı bölümünden bir yana savuruyor.
5)Teknenin yanına dogru olan bu hareket,pendalum palanın üzerine tespit edilmiş,ana dümen yekesine kadar getirilen halatları harekete geçiriyor.Buda yekeyi aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Yukarıdaki son 2 sistemin yatay yelpaze ile çalışan versiyonudur.Bu sistemde yelpaze alanlarına göre elde edilen güçler maksimize edilmiş,küçük yelpaze ve dümen alanlarıyla kuvvetli rüzgar dümenleri ortaya çıkartılmıştır.Piyasada ticari anlamda en yaygın üretimi olan rüzgar dümeni türlerindendir.
11) Yatay yelpaze ile çalışan çift dümenli sistem
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen ,tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor.Yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.
3)Transmisyon miline baglı olan Pendulum dümen kendi ekseninde sancağa veya iskeleye dönüyor
4)Pendalum palanın ekseni etrafına dönmesi,tekne hızıyla oluşan su akıntısının ,Pendalum palayı çok büyük bir güçle ,mafsallı bölümünden bir yana savuruyor.
5)Pendalum pala bu hareketini ,üzerindeki özel bir dişli donanımıyla,bağlandığı yardımcı dümene iletip,yardımcı dumenin aksi tarafa dönmesini sağlayarak,tekneyi rotasına sokuyor…..
Yorum:Piyasadaki en iyi çalışan rüzgar dumenidir.Bu sistemde tekne,ana dümenden bağımsız yardımcı dümenle rotasına sokuluyor.Yardımcı dümene hareketini veren ise hemen arkasındaki küçük pendalum dümendir.Pendalum dümen mükemmel bir muhendislikle özel dişli sistemleriyle yardımcı dümene bu hareketini verebilmektedir.
Sistemde ana dümen kilitlendiği için tekne
oyuna denge kazanmaktadır.Ana dümen aksi tarafa trimlendirilerek sabitlendiğinde sistem daha iyi çalışmaktadır.Çok küçük alanlı dümen ve yelpazelerle çok büyük teknelerde bile uygulanan piyasadaki en pahallı ve en iyi ruzgar dümenlerdir.
KAYITSIZ III ÜN HAFİF HAVA SEYİR TAKTİKLERİ VE "DRIFTER"
Uzun yolda ve açıkdenizde hafif hava, sert hava kadar zorlu koşuldur. Yelkenlerin doğrultucu etkisinden mahrum kalan tekne ağır soluganlarla şiddetli yalpaya düşer. Rüzgârsız havalardan dolayı muhtemelen ısı ve yol kat
edememenin verdiği bunaltıcı etki, oldukça rahatsız edicidir. Uzunyol planlaması yapan denizciler, sadece motorlarına güvenip, kendilerine göre hafif hava stratejileri oluşturmazlarsa, karşılaşacakları olumsuz durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Günlerce yapılacak motor seyri motorumuzu yıpratır.
Zaman zaman harcanacak mazot, çoğu zaman küçük bir teknenin taşıyamayacağı veya seyir emniyetini ve selametini etkileyecek kadar çoktur.
Günlerce sürecek motor sarsıntısı ve gürültüsünden dolayı seyir konforu minimum düzeydedir.
Teknenin üzerinde doğrultucu bir etki olmadığı için soluganlar üzerinde tekne salınımları rahatsız edici boyuttadır.
Hafif havalar için kullanılan yelkenler, hafif olan naylon kumaştan imal edilmektedir. En yaygın kullanılan hafif hava yelkenleri şunlardır:
Simetrik balon (Spinnaker) Genel kullanım açıları, pupa ve geniş apaz arasıdır. Çok iyi trim edildiğinde, kemere doğrultusundan gelen rüzgârlarda bile kullanılabilir.
Mutlaka gönder ve diğer gerekli donanımları ile kullanılır. Tüm hafif hava yelkenleri içerisinde kullanımı hem en zor olan, hem de seyir yelpazesi endüşük, kullanılabileceği rüzgâr yönleri en az olanıdır
Asimetrik balon (Gennaker) Daha çok cenova ve simetrik balon arasında formu olan bir yelkendir. Tor miktarı simetrik balona göre daha düşüktür. Cenova gibi kullanılır.
Terslemediği sürece gönder kullanmaya gerek yoktur. Simetrik balondaki diğer donanımlara da gerek göstermez. Bu nedenle kullanımı simetrik balona göre daha kolaydır.
Göreceli olarak alanı da, daha azdır. Bu pupada biraz güç kaybı demektir. Simetrik balona göre avantajı, iyi trim edildiğinde rüzgârüstü seyirlerinde de kullanılabilmesidir. Yani simetrik balona göre daha geniş bir kullanım yelpazesi olmasıdır.
3. Drifter: Yukarıdaki 2 yelkene göre en az torlu olanıdır. Daha çok, büyük bir Genoa yı andırır. Orsa yakası bağımsız basılır.Orsa yakasına fitil monte edilerek sarma sistemleri üzerinde,araba monte edildiğinde baş istralya üzerinde tespit
edilerek kullanılabilir.Bu şekilde tekne merkez hattına çekilen orsa yakası daha dar açılarla rüzgar üzerine seyre olanak tanır.Drifter yelkeninin alanı diğer hafif hava yelkenlerine göre daha azdır
Bununla birlikte daha geniş rüzgar yelpazesinde seyre olanak tanır..
Daha az alanı ve düşük tor miktarı nedeniyle, çok hafif havalarda yapılacak pupa seyirlerinde simetrik veya asimetrik balon kadar etkili bir yelken olmadığı açıktır. Ancak, gene de teknemize tatmin edici bir hız kazandıracaktır.
Drifter, aynı zamanda son derece kolay kullanılan, istenilirse sarma sistemleri ile de kullanılabilen bir yelkendir. Orsa yakası bağımsız basılan simetrik ve asimetrik balonlar, açıkdenizde ağır soluganlarla sürekli yalpaya düşen bir teknede
zaman zaman baş istralya ile temas edecek, bu da yelkenin yıpranmasına yol açacaktır
(Chafing). Aynı zamanda bir simetrik veya asimetrik balonu gece aniden bastıran bir borada mayna etmek özellikle az personelli teknelerde çok kolay bir iş değildir. Tüm bu nedenlerden, aynı zamanda daha çok rüzgâr açısında kullanılabilme
imkânı olduğu için, uzun yol denizcileri için drifter bence daha doğru bir tercihtir.
Kayıtsız III’te olduğu gibi civadra ile donatılmış teknelerde, neredeyse simetrik balon alanına yakın bir drifter tasarlamak mümkündür. Bu da pupa seyrinde drifterin az alan ve az tor şeklindeki dezavantajını minimize etmektedir.
Örneğin, Kayıtsız‘da kullandığım drifter, yaklaşık 40 m2’dir. Hatta alt yakası biraz daha uzun tasarlanmak şartıyla toplam alan 55 m2’ye kadar çıkartılabilirdi.
Bununla birlikte pupa seyrinde, daha fazla alana ihtiyaç duyarsam, aşağıdaki çizmde gördüğünüz kanat kanada açılmış, flok-drifter kombinasyonu ile bir simetrik balondan daha fazla güç elde etmem mümkündür.
Bu şekilde yaklaşık 69 m2 yelken alanı ile son derece tatmin edici pupa seyirleri yapabilmekteyim. Ayrıca yelkenler, civadra ucundan basıldığı için, pupa seyrinde tekne gezinmeleri minimum düzeydedir.
Üstelik yakalanılan ani boralarla her iki yelkene müdahale etmek, gerekirse küçültmek, diğer hafif hava yelkenlerine göre çok daha kolaydır.
Tam pupa seyirlerinde flok yelkenin terslememesi için 5 metrelik gönder kullanıyorum. Drifterin iskotasını, sonuna kadar laçka edilmiş, anayelken bumbasının ucuna tespit edilmiş bir makaradan alıp, bumbanın üzerinde bulunan camadan vinçleri ile
kontrol etmek mümkündür.
Orsa seyirlerinde zahirî rüzgâr, yelkenler üzerinde daha fazla hissedildiğinden,Kayıtsız’ın mevcut armasıyla yol kat edebilmek çok daha rahattır.
Kayıtsız’ın arması, anayelkenin önünde bulunan 2 yelkenle slup armalara göre,2 farklı vakum etkisiyle daha kuvvetli bir emiş etkisi oluşturmaktadır.
Bu nedenle 7-8 knot rüzgârda bile Kayıtsız, normal arması ile rüzgâr üzerine yeteri hızla ilerlemektedir. Daha hafif havalarda,flok yerine,hafif naylon kumaştan yapılmış
drifter, arada kanal oluşturması için trinket ve camadansız basılmış anayelkeni kullandığımda, teknem tatmin edici bir hızla rüzgâr üzerine ilerleyebilmektedir. Bu kombinasyon özellikle apazdan gelen rüzgârlarda son derece etkili olmaktadır.
KAYITSIZ III ÜN SERT HAVA SEYİR STRATEJİLERİ
Limanlara yakın denizlerde, hava tahmin raporları ve düzgün planlama ile fırtınaya yakalanma ihtimallerini minimize edebilirsiniz. Uzunyol denizcisi iseniz, fırtınadan veya sert havalardan kaçma şansınız yoktur. Bu konuda kendini yeterli pratikle eğitmeyen birçok uzunyol denizcisinin, hayal ile başlayan deniz seyahatleri, zaman zaman kâbusa dönüşmüştür.
Denizde endişe ve korku hissi, denizlerden ve denizcilikten soğumanın temel sebebidir. Pratikle desteklenmiş teorik eğitim, özgüvenimizi arttıracak ve denizlerde daha güvenli seyirler yapmamızı sağlayacaktır. Sert hava veya fırtına taktikleri, sadece teknenin ve personelin selametini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda salınım rahatlığı sağlayarak dinlenme ve başka işlerin daha rahat yapılmasına imkân tanır. Literatürde bahsedilen temel pasif fırtına taktikleri, aşağıdaki gibi sıralanabilir. Bazıları uygulamada pratik olmamasına rağmen, aşağıda özetlemeye çalışacağım.
Yağ Kullanmak: Şiddetle kırılan dalgaları yumuşatmak için yağ kullanmak, oldukça eski bir yöntemdir. Ancak güvertede kırılan yağlı suların, son derece tehlikeli kaygan bir tekne platformu yaratacağı da açıktır. Bununla birlikte 2 gün sürecek bir fırtınada yeterli yağı küçük bir teknede saklamak hiç pratik değildir. Genelde, yağ çantası paraşüt deniz demirinin ucuna veya ayrı atılmış, uzunca bir halata bağlanır. Boşaldıkça, çekilip doldurulmak suretiyle tekrar denize bırakılır. Derin sularda yağın dalgaları kırma etkisi oldukça fazladır. Ama sığlıklarda oluşan dalgalarda bu etki çok fazla değildir. Yine de önemli yarar sağlar. Hayvansal veya bitkisel ağır olan yağlar en etkili olanlarıdır. Hayvansal veya bitkisel yağı ham petrolle karıştırarak etkisini arttırabiliriz. Gaz veya benzin gibi diğer karışımlar yağı inceltir ve etkisini azaltır.Yağ kullanmayı, pratik olmadığı için uygun bulmuyorum. Ancak içine şanssızlıkla girilmiş ve karmakarışık denizlerin olduğu bir tayfunda, aşağıda açıklayacağım deniz demiri ile tekneyi orsa alabanda eğlendirme manevrasında, deniz demirine büyükçe bir yağ bidonu bağlamak son derece yararlıdır. Tayfunda, denizler sadece büyük ve dik değil, aynı zamanda sarmal hava hareketi nedeniyle, her yönden saldıran biçimdedir. Ne yazık ki, tayfun içerisine girmiş bir tekne, ne kadar tecrübeli personeli bulunursa bulunsun, ciddi bir tehlike içerisindedir. Mevcut fırtına taktikleri büyük bir ihtimalle çok fazla işe yaramayacaktır. Bu nedenle birçok tekne için en etkin fırtına atlatma taktiği olan orsa alabanda eğlenmek ile denize yağ bırakılması, şansızlık sonucu girilmiş olan bir tayfunda,sağlam inşa edilmiş bir teknenin selametine yardımcı olacaktır. Tüm bunlarla birlikte pratik bir uygulama olmadığı için Kayıtsız’da yağ taşımadığımı belirtmek isterim.
Tekneyi yelkensiz başıboş bırakmak(Lying a hull): Bir çoğumuza, tekneyi ağır koşullarda, dalgalar arasında başıboş bırakmak pek mantıklı gelmez. Bu durumda, tekne bordasını dalgalara verecek ve yandan aldığı dalgalarla büyük yalpalara düşecektir diye düşünürüz. Bu kısmen doğrudur. Kısmen diyorum, çünkü; Bu durumda tekne davranışları, biraz da teknenin dizaynı ile ilgilidir. Aşırı dengeli tekneler, direk ve arma üzerine aldıkları rüzgârla, yelkenlerin yaptığı gibi yatırıcı etki oluştururlar. Bu konuda tekne aerodinamiği, en-boy oranı gibi birçok değişken faktör önemli rol oynar. Bazı tekneler, yelkenleri indirildiğinde,başlarını bir parça rüzgâra doğru döndürme eğilimindedirler. Bazı eski Sparksman &Stephans dizaynları, hatta bazı tirhandiller bile sert rüzgârlarda başıboş bırakıldıklarında hafifçe rüzgâra dönerler. Tekne formundan kaynaklanan bu özellik, mükemmel bir avantajdır. Bu şekilde başıboş bırakılan tekne, sahip olduğu karina yapısı ve alanına bağlı olarak değişen bir hızla, rüzgâraltına sürüklenecektir.Teknenin sürüklenmesiyle rüzgarüstünde oluşan türbulanslı su denize yağ dökülmüş gibi kısmî bir koruyucu bölge oluşturarak, dalgaların tekneye ulaşmadan kırılmasına katkıda bulunacaktır. Sürüklenme hızı fazla ise, türbülans daha yoğun ve etkili bir biçimde oluşacaktır. Bu, en kolay uygulanacak fırtına taktiklerinden biridir. Ancak birçok teknede ve belli koşullarda yalpalamalar ciddi boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle en doğrusu, sahip olduğumuz tekne ile en az 30 knot esen havada denemesini yapmaktır.
Kıç istralyaya küçük bir yelken basmak: Yukarıda anlatmaya çalıştığım yöntemin en kolay uygulanabilen fırtına taktiği olduğunu belirtmiştim. Fırtına içerisinde,pruvayı bir miktar dalgalara çevirmek önemli yararlar sağlar. Kıç istralyaya basılmış, birkaç metrekarelik basit bir yelken, tekne başını rüzgâra döndürmeye yardımcı olacaktır. Bu arada tekne rüzgâraltına sürüklenmeye devam edecek, teknenin rüzgarüstünde oluşacak türbülans, dalgaların tekneye ulaşmadan kırılmasını sağlayacaktır. Pruvanın, dalgalarla dönmesiyle elde edilen denge kazancı ve rüzgâraltına kaymakla oluşan türbülanslı alan, tekne üzerinde çift koruma etkisi sağlayacaktır.Dümene verilecek açı, kısmen de olsa pruvanın dalga ve rüzgâr ile olan açısını ayarlamamızı sağlayacaktır. Aynı zamanda, istralyadaki yelken stabilizatör etkisi sağlayarak tekne salınımlarını bir miktar rahatlatacaktır. Temkinli konuşmakla beraber, şahsi fikrim şudur: Tekne dizaynı ne olursa olsun, kıç istralyaya basılacak küçük bir yelkenle tekneyi başıboş bırakmak, tamamen yelkensiz bırakmaktan çok daha avantajlıdır. Mutlaka uygulamadan önce en az 30 knot esen havada pratik yapılmasını tavsiye ederim.
Deniz demiri kullanılması: Öncelikle deniz demiri(paraşüt) ile konik torbalı deniz demiri(drogue) diye tabir edilen, küçük sürtünme sağlayıcı ekipmanların aynı şey olmadığını hatırlatmak isterim.
Deniz demiri çok daha büyük hacimli olup, tekneyi mümkün olduğunca durdurmayı amaçlar. Deniz demirleri artık naylon kumaştan, paraşüt biçiminde yapılmaktadır. 8–10 metre için kullanılacak deniz demirinin çapı yaklaşık 3 metredir.
Kayıtsız III ün 3 metre çapındaki paraşüt deniz demiri
Bu kadar büyük hacmin içinde tonlarca su toplandığından,koçboynuzlarına veya babalara binecek yükün miktarı neredeyse demirlemeyle aynıdır. Deniz demirleri, tekne su hattı boyunun en az on misli uzunluğunda sağlam bir naylon halatla atılmalıdır. Naylon halat hem yüzer, hem de esnekliğinden dolayı ani şokları alır. Yeterince uzun bırakılmamış halatla atılan deniz demiri, teknenin dalgalardan silkinmesini zorlaştıracak, tekneyi rahatlatmak yerine tehlikeye sokacaktır. Deniz demiri baştan veya kıçtan atılabilir. Double-ender yani, başı ve kıçı bir olan teknelerde dümeni korumak için kıçtan atılması tavsiye edilir. Baş taraftan atılacaksa dümen mümkün olduğunca sağlam sabitlenmelidir. Deniz demirleri farklı teknelerde farklı sonuçlar verir. Her şeye rağmen fırtına içerisinde, deniz demiri ile yatan tekne, düşük bir hızla rüzgâraltına sürüklenirken, kendi kendine tramolalar atıp bu sırada teknenin sert yalpalara düşmesine yol açacaktır. Aynı zamanda bodoslama hemen hemen dalga ve rüzgâra dönük olduğu için, rüzgâr üzerinde sürüklenme etkisiyle oluşacak türbülanslı alan daha dar olacak ve kırılan dalgaların tekneye ulaşmasını tatmin edici bir şekilde engelleyemeyecektir.(şekle bakınız)
Yıllardır yaptığım pratik ve teorik araştırmalardan sonra şunu söyleyebilirim: Deniz demiri, birçok tekne üzerinde doğrultucu bir etki yokken atılması pek fazla yarar sağlamaz. Bu nedenle fırtına demiri atılacak ise mutlaka orsa alabanda eğlendirme manevrası ile kombine olarak tekne pruvasının dalga ve rüzgârla yaklaşık 50 derece açı yapacak şekilde atılması yöntemi uygulanmalıdır.
Tekneyi orsa alabandada eğlendirmek(Hove to, Heave to veya lying to): Yelkenli bir teknenin yelkenlerini kullanarak, tekne bodoslamasının rüzgâr ve dalgalara yaklaşık 50 derece açı yapacak biçimde durdurma eylemidir. Bu pozisyon, bazı teknelerde sadece camadanlı anayelken veya direğe 2. bir ray ile basılan, uzun alt yakalı fırtına anayelkeni(long footed storm stysail) ile uygulanabilmekle beraber, kimi teknelerde teknenin tramola atmaması için, terslenmiş küçük bir flokla yapılması gerekebilir.Fırtına ana yelkeni uzun alt yakalı imal edildiği için teknenin rüzgar yönüne daha çok dönmesine olanak tanır.
Fırtına yelkeni(Storm trysail)Tersletilmiş flok ile orsa alabanda eylenmek
Özellikle boyuna dengesi güçlü olan tekneler, sadece camadanlı anayelkenle orsa alabanda eğlenebilmektedirler.Kayıtsız fırtınalarda, sadece camadanlı anayelken ile mükemmel bir biçimde orsa alabanda eğlenebilmektedir.
Kayıtsız III 2 tur camadanlı ana yelken ile 40 knot havada orsa alabanda eyleniyor.
Seri imalat düz karinalı teknelerde bu pozisyonda durmak oldukça zordur. Bununla beraber, derin karinalı, boyuna dengesi yüksek tekneler, bu pozisyonda duruş kolaylığı sağlar. Tekneyi eğlendirirken, ileriye gidişi durdurulmalıdır. İleriye gidişi durdurulamayan tekne, yukarıdaki tekniklerde bahsettiğimiz rüzgâraltına düşüşün yarattığı türbülanslı alandan çıkarak, dalgaların tehlikeli biçimde kırıldığı bölgeye girecektir.Bordadan denize bir miktar kağıt havlu atarak,teknenin ileri gidip gitmediğini gözlemleyebiliriz.
Tekneyi eğlendirme uygulamalarında yapılan temel hata, fazla küçük yelken kullanılmasıdır. Yelken alanı ne az, ne de çok olmalıdır. Yelken alanını tekne gerisine taşımak, tekne başını rüzgâra, öne taşımak ise rüzgâraltına çevirir. Bu nedenle tekne üzerinde doğru yelken dağılımı olmalıdır. Kullanacağımız yelkenin iskotasını laçka ve lava etmek suretiyle bodoslamanın dalga ve rüzgârla olan açısını kısmen kontrol edebiliriz. Dümene verilecek açı, pruva ve dalgalar arasında oluşacak açıyı kısmen kontrol eden diğer bir araçtır.
Orsa alabandada eğlendirmek teknenizi, denizin ortasında parka çekmektir. Bu teknik sadece fırtınada değil, aynı zamanda herhangi bir nedenle tekneyi durdurup dinlenmek veya donanımda iş görmek gibi maksatlarla da uygulanabilir.
Tekneyi eğlendirirken deniz demiri kullanılması: Çok ağır koşullarda, anayelken veya fırtına anayelkeni ile eğlendirilen teknenin ileri hareketi, şekilde görüldüğü yöntemle bodoslamadan bırakılan deniz demiri ile durdurulur. Deniz demirini, ana halatı üzerinden bir karnıyarık makara ile alınan 2. bir kontrol halatının laçka ve lava edilmesi suretiyle, tekne pruvasının dalgalar ve rüzgârla olan açısını ayarlamak mümkündür(Şekle bakınız). Halatın laçka edilmesi, pruvanın rüzgârla olan açısını azaltacak, lava edilmesi de arttıracaktır. Kontrol halatları havuzluktaki vinçler vasıtası ile kontrol edilebilir. İlerleyişi durdurulmuş tekne, bu teknikle rüzgâraltına sürüklenmeye devam edecek, rüzgârüstünde, suda oluşan türbülans dalgaların tekneye ulaşmadan kırılmasını sağlayacaktır. En etkin fırtına atlatma taktiği olduğuna inandığım bu uygulama, ciddi pratik gerektirmektedir. Deniz demirinin atılmasından güverteye alınmasına kadar her aşaması zordur ve disiplin gerektirir. Bu nedenle yeterince bilgilenmeden ve pratik yapılmadan uygulanmasını tavsiye etmiyorum.
Düşünmesi bile ürkütücü ama, yıkıcı bir tayfunun seyir yapılamayan bölgesine girmiş bir teknenin yapması gereken en etkin yöntemin, tekneyi ana yelkenle(camadanlı veya fırtına anayelkenli) ve deniz demirli olarak eğlendirmek olduğuna inanıyorum. Deniz demirine, yağ torbası bağlamak, böyle ürkütücü bir durumda dalgaların önemli oranda yumuşamasını sağlayacaktır. Eğlendirilmekte olan bir teknede çok ağır ve gerekli koşullar oluşmadan deniz demiri kullanmaya gerek yoktur. Unutmayalım, deniz demirini bırakmak ve toplamak oldukça zordur.
Eğer teknede deniz demiri yoksa ve ona ciddi bir biçimde ihtiyaç duyuluyorsa,bir küçük yelkeni aşağıda görüldüğü gibi, paraşüt deniz demiri haline getirebiliriz.
Denizleri kıçtan alarak seyir yapmak: Gidilecek istikamete doğru esen fırtına ve dalgalarla seyir yapmak, birçoğumuza kolay görünür. Dik denizlere doğru gitmeden dalgaları arkadan almak çoğu zaman rahattır. Ancak koşullar ağırlaştıkça, tekne hızını durdurmak ve tekne kontrolünü sağlamak zorlaşır. Bu nedenle broşa düşme riski, yani dalgalara yan dönüp teknenin 90 derece kapaklanması, hatta devrilmesi bile mümkündür. Tekne dizaynı ve kullanılan denizciliğin kalitesi doğal olarak bu riskleri etkileyecektir. Bu nedenle kıçtan gelen fırtınada emniyeti veya seyir konforunu aşağıda bahsedilen yöntemlerle arttırmak mümkündür.
Kıçtan halat atmak veya konik torbalı deniz demiri(drogue) sürüklemek: Pupa seyirlerinde dalgalar kıç bodoslamamızda kırılmaya başlamış, tekne kontrolü zorlaşmış ve hız aşırı artmış ise, kıçtan sürtünme yaratacak bazı nesneler çekmek, hem hızı düşürecek, hem de dümen kontrolünü arttıracaktır. Direnci attırmak için kullanılacak halatın ucuna küçük konik torbalı deniz demiri(drogue) olarak tanımlanan bir donanım bağlanabilir.Bununla birlikte başa küçük bir yelken basmak, bu teknik uygulandığında tekne kontrolünde önemli kazanç sağlanacaktır.
Tekne, double-ender, yani başı-kıçı bir dizayn ise bu uygulama, çok daha iyi sonuç verecektir. Kırılan kıç dalgasının en az zarar verdiği kıç formu sivri kıçtır. Bu nedenle, double-ender tekneler, kıçtan gelen fırtınalarda kontrolü en rahat olan dizaynlardır. Meşhur İngiliz denizci Robin Knox-Johnston, 1965 yılında yaptığı dünya turunda, kükreyen kırklar olarak nitelendirilen güney 40 derece enlemlerinde karşılaştığı, günlerce süren 10–11 kuvvet havalarda, Suhaili isimli double-ender teknesiyle, kıçtan çok uzun halat çekerek, başta ise küçük bir flok taşıyarak günlerce sorunsuz seyir yapabilmiştir. Şekilde görülen vedrogue olarak nitelendirilen aparatın alternatifi, son yıllarda geliştirilmiş gene şekilde gördüğümüz seri konik torbalı deniz demiri(series drogue)’dir. Seri konik torbalı deniz demiri, uzun bir naylon halat bedeni üzerine kumaştan konik olarak yapılmış birçok küçük aparatın bağlanması ile oluşmuştur. Şu ana kadar bu aparat ile hiç uygulamam olmadı. Ancak Amerikan Sahil Güvenliğinin yaptığı birçok testte, bu aparatın diğer konik torbalı deniz demirlerine göre tekne kontrolünü çok daha etkin sağladığı belirtilmektedir. Bu da direncin halat bedenine eşit olarak dağıtılması ile açıklanmaktadır.
Bütün bunları söyledikten sonra en etkin fırtına atlatma tekniği olduğuna inandığım, tekneyi orsa alabandada eğlendirme metodunun önemini tekrar hatırlatmak isterim. Bu konuda uzmanlaşmak her denizciyi güvenli kılacaktır.
Yukarıda kısaca bahsettiklerim, yıllardır uygulanan pasif fırtına taktikleridir. Zaman zaman karşılaşacağımız ağır koşullarda pasif taktikler uygulamak yerine, hedefimize bir an önce ulaşmak için seyir yapmak zorunda kalabiliriz. Bu koşullarda, orsa seyri yapmak zorundaysak mutlaka farklı yelkenlere ihtiyacımız olacaktır. Sert hava yelkenleri az torlu ve son derece sağlam imal edilmelidirler. Aynı zamanda, kolay elleçlenebilmesi için gereksizce ağır olmamalıdırlar. Ağır koşullarda yapılan rüzgârüstü seyirlerinde sarma sistemi ile küçültülerek kullanılan yelkenler iyi sonuç vermez. Bu nedenle, uzun yol yapacak tekneye, ana direkten ikinci ayrı bir ray ile basılacak, alt yakası uzun bir fırtına anayelkeni(long footed storm trysail)ve fırtına flokunu önemle tavsiye ederim.
Ağır deniz koşullarında rüzgâr üzerine en iyi ilerleyebilen arma türü, kotradır. Kayıtsız’ın arması da kotradır.Çok ağır havalarda(7-8-9 bofor) rüzgârüstüne gitme zorunluluğum var ise, fotoğrafta görülen, fırtına anayelkeni, fırtına trinketi ve yeterince küçültülmüş floktan oluşan 3 parça yelken dağılımıyla oldukça tatmin edici sonuçlar alabilmekteyim.
Bu yelken dağılımındaki avantajlar şunlardır: Fırtına yelkenleri torsuz imal edildikleri için, tekneyi sert havada öne çekme etkisi fazladır, bununla birlikte rüzgâr sürtünmesinin yol açtığı kayıp ise minimum düzeydedir. Baş istralyaya, ilave olarak küçülterek bastığım flok, hem dümen dengesini sağlamakta, hem de trinket ve anayelken arasında oluşan vakum etkisine, trinket ve flok arasında oluşan 2. bir vakum etkisiyle katkıda bulunarak, son derece güçlü bir orsa seyri imkânı sağlamaktadır.
RÜZGAR DÜMENLERİ VE ÇALIŞMA PRENSİPLERİ
Rüzgar dümenleri, rüzgarın hareket ettirdiği bir rüzgar yelpazesi ve yelpazeden aldığı hareketle, tekneyi ayrıldığı rotaya sokmaya yarayan su altındaki 2. bir dümenden oluşur.
1950 li yılların başından beri üzerinde çalışılan rüzgar dümenleri artık neredeyse bir bilim konusu haline gelmiştir.
Bir rüzgar dümenin tatmin edici bir biçimde çalışması için, doğru dizayn ve imalat temel unsurlardır.Bugün dünyada 10 dan fazla firma farklı tur ve dizaynlarda imalat yapmaktadırlar.
Uzun yol yapacak bir teknede, iyi çalışan bir rüzgar dümeni paha biçilmez bir donanımdır. Birçok koşulda elektrikli bir oto pilottan daha iyi çalışır. Enerji tüketimi yoktur. Oto pilotlarda olduğu gibi mekanik aşınma ve elektronik parçalarının nemden etkilenmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Yukarıda belirttiğim gibi, farklı rüzgar dümenleri mevcuttur ve bunlar farklı sistemlerle çalışmaktadır. Tekne dizaynlarında olan değişim rüzgar dümenlerinin de buna paralel olarak gelişimini hızlandırmıştır.
Islak alanları azaltılmış, düz karinalı hafif tekneler özellikle pupa seyirlerinde çok gezmekte bu nedenle tekneyi abrayacak rüzgar dümeninin dümene daha güçlü ve seri hareket verecek kalitede olması gerekmektedir.
Konu oldukça geniştir.Açıkça söylemek gerekirse tüm konuyu WEB sitemde işlemek biraz zor.Ancak aşağıda açıklamaya çalışacağım mevcut tüm rüzgar dümeni sistemleriyle konunun yeterince anlaşılması için iyi bir rehber olacağını düşünüyorum……
Yukarıda, kabaca, bir tanımla, rüzgar dümenlerinin, rüzgarın hareket ettirdiği bir rüzgar yelpazesi ve yelpazeden aldığı hareketle, tekneyi ayrıldığı rotaya sokmaya yarayan su altındaki 2. bir dümenden oluştuğunu belirtmiştik. Bu nedenle önce rüzgar yelpazelerini, daha sonrada, teknemizi rotasına sokan dümenleri tanımaya çalışalım
RÜZGAR YELPAZELERİ
Dikey çalışan(Vertical Vane) ve Yatay(Horizantal vane) 2 türlü rüzgar yelpazesi mevcuttur….
1)Dikey çalışan (Vertical vane)
Bir rüzgar gülü gibi aynı eksen etrafında dönerek çalışan en eski yelpaze türüdür.
Kayıtsız III un dikey yelpazesi
2)Yatay çalışan(Horizantal Vane)
Düşey çalışan rüzgar yelpazelerinin sağladıgı döndürme gücü,zaman zaman yetersiz kaldığı için daha küçük alanla daha büyük güç oluşturacak yelpaze turudur.Görüldügü gibi, diklemesine,rüzgar yonune döndürülen yelpaze,rüzgarı yandan aldıgında eğilmeye başlayıp kendisine bağlı olan bir transmisyon milini harekete geçirmektedir.Daha az alanla daha büyük döndürme gücü sağladıgı için imalatçıların büyük çoğunluğu dikey çalışan yelpazelerle üretim yapmaktadırlar…
Yatay çalışan bir yelpaze rüzgara yan dondüğünde,bütün yüzeyi ile rüzgar gücüne maruz kalmaktadır.Dikey çalışan yelpaze ise sadece en uç kenarından aldıgı ruzgarla dönmeye çalışmaktadır.Bu nedenle yatay çalışan yelpaze,dikey çalışan bir yelpazeye göre en az 5 misli güç üretir.Bu nedenle piyasadaki yatay yelpaze alanları oldukça küçülmüştür.
RüZGAR YELPAZESININ HAREKET ETTiRDIGI DüMENLER
Tekrar başa dönersek,tekneyi ayrıldığı rotasına sokmaya yarayan su altındaki 2. bir dümenden bahsetmiştik.
Bunları,yöneltici yelpaze,yardımcı dümen ve pendalum dümen olarak sınıflandırabiliriz.Şimdi bunları inceleyelim.
Yoneltici yelpaze(Trim tab)
Yöneltici yelpaze(trim tab),tek başına tekneyi döndürüp tekneyi rotasına sokacak bir donanım değildir.Dümen veya yardımcı dümenin hemen arkasına,uçak kanatlarındaki flaplar gibi monte edilen,dümeni veya yardımcı dümeni döndürüp tekneyi ayrıldıgı rotasına sokmaya yardımcı olur.
Kısaca yöneltici dümen (trim tab) için dümenin ,dümenidir diyebiliriz.Suyun altındaki buyük bir dümeni,ruzgar yelpazesi ile döndürecek gücü oluşturmak zor oldugu için,yöneltici dümen tertibatı düşünülmüştür.
Yardımcı dumen(Auxiliary Rudder)
Yardımcı dümen, ana dümenden bağımsız çalışan tekneyi ayrıldıgı rotasına sokmaya çalışan bir dümendir.Eğer rüzgar dümeni, yardımcı dümen tertibatlı ise ana dümen kilitlenerek devre dışı bırakılır.
Ana dümenin bu şekilde sabitlenmesi tekneye uzun omurgalı teknelerde olduğu gibi ekstra boyuna denge kazandırıp ,özellikle pupa gidişlerde teknenin gezinmesini azaltıp, daha düz bir hat üzerinde ilerlemesini sağlayamaktadır.
Dümenin kilitlenmesi,hem rüzgar dümeninin daha iyi çalışmasını,hemde daha düz bir hat üzerinde ilerleyen teknenin,daha çok yol katetmesini sağlamaktadır.
Yardımcı dümen,ana dümenin yaklaşık 3 misli küçüktur.Bu tekneyi ayrıldığı rotaya sokmakta yeterli bir alandır.
Dümenler tornistan manevralarda veya kötü yelken dağılımında teknelere daha rahat hakim olunabilmesi için buyuk tasarlanırlar.Halbuki yardımcı dümenin işlevi sadece tekneyi ayrıldığı rotasına sokmaktır.Bu nedenle çok büyük imal edilmesinin gereği yoktur.Aynı zamanda yardımcı dümen ana dümenin çok daha arkasına monte edileceği için göreceli olarak daha etkin bir döndürme gücüne sahiptir.
Pendalum Dumen(Pendalum Rudder)
Yardımcı dümen veya yöneltici yelpazelerden çok daha güçlü bir sistem olarak pendalum dümenler geliştirilmiştir.Pendalum dümenin çalışma prensibinin diğer dümenlerle hiç benzerliği yoktur.Pendalum dümen ilk olarak Ingiliz Blondie Hasler tarafından icad ve imal edilmiştir.Dümenin çalışma prensibini anlamak için şöyle bir örnek verebiliriz.Bir kano küregini 3-4 mil hızla giden bir teknenin arkasından diklemesine yani direnç yaratmayacak şekilde suya batıralım.Kureği kendi ekseni etrafında 5-10 derece kadar hafifçe, örnegin sancağa çevirelim.Sancağa dönen kürek,yüzeyine çarpan su akıntısının etkisiyle,zıt yöne, teknenin iskelesine doğru büyük bir güçle savrulacaktır.Burada anlaşılması gereken şey,oluşan yanal hareketin tekneyi nasıl döndürdüğüdür.Burada teknemizi döndüren etki pendalum palanın teknenin yanına savrulması değil,ona bağlı olan, yeke veya dümen simidine kadar makaralar vasıtasıyla getirilen kontrol halatlarının yekeyi veya dümen simidini ,ters tarafa hareket ettirerek tekneyi rotasına sokmasıdır.
Pendalum dümenlerde elde edilen güçler, ana dümene kontrol halatları vasıtasıyla aktarılır. Tekne hızı ne kadar fazla,pendalum dümen alanı ne kadar büyük ise elde edilen güçte o kadar büyük olacaktır.
Pendalum palanın hareketi dümene aktarma mekanizması
MEVCUT RÜZGAR DÜMENLERI VE ÇALIŞMA PRENSİPLERININ AÇIKLANMASI
Şimdi bu tanımlamalar ve açıklamalardan sonra birbiri ile kombine edilmiş sistemleri aşağıdaki basit çizimlerle açıklayamaya çalışalım.
1) DİKEY ÇALIŞAN(VERTICAL VANE)RÜZGAR YELPAZESİ İLE ANA DÜMENİ DÖNDÜREN SISTEM
1)Tekne rotasına sokulup,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor
2)Tekne rotasından çıktığında,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönüne dönmeye çalışarak,kendisine bağlı kontrol halatları vasıtasıyla ana dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi tekrar rotasına sokuyor.
Yorum:En eski ve kullanışsız sistemlerden biridir. Ana dümenin etkili döndürülebilmesi için yelpaze alanının çok büyük tutulması gerekmektedir.Ne kadar iyi tasarlanırsa tasarlansın,sistemdeki tum sürtünmeler kaldırılsa bile,yelpaze alanının dümen alanından en az 4 misli fazla imal edilmesi gerekmektedir.Örneğin,0.5 m2 alana sahip yaklaşık 9 metrelik bir teknede olması gereken yelpaze alanı en az 2 m2 dir.Hatta bu büyük alan bile ,hafif havalarda sistemi çalıştırmaya yetmeyecektir.
İngiliz denizci Sir Frances Chicister Horn burnunu dolaşarak yaptığı dünya turunda MIRANDA ismini verdiği, bu tür bir rüzgar dümeni kullanmıştır.
Chicister’ in yelken kumaşından yapılan 4 m2lik dev yelpazesi, 2. bir direkle kıç üzerine tespit edilmişti..Sert havalarda yelpaze camadana vurularak küçültülüyordu.
2) YATAY ÇALIŞAN(HORIZANTAL VANE)RUZGAR YELPAZESI ILE ANA DUMENi DONDUREN SISTEM
1)Tekne rotasına sokulup,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönunde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.Buna bağlı olan sistem ana dümeni çevirerek tekneyi rotasına sokuyor…..
Yorum: Yatay çalışan rüzgar yelpazesi,dikey çalışan bir yelpazeye göre en az 5 misli güç ürettiğini önceden belirtmiştik.Genede ana dümeni özellikle hafif havalarda döndürebilecek gücü oluşturabilmek için büyük yelpaze alanları gerekmektedir.
Bu nedenle sistem kullanışlı değildir ve üretimi yoktur.
3 DİKEY ÇALIŞAN(VERTICAL)RUZGAR YELPAZESİ İLE YARDIMCI DÜMENI DÖNDÜREN SİSTEM
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor. Dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor
2)Tekne rotasından çıktıgında,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönüne dönmeye çalışarak,kendisine bağlı kontrol halatları vasıtasıyla ,Yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi tekrar rotasına sokuyor.
Yorum:
Yardımcı dümen teknenin ana dümeninden tamamen bağımsız,tekneyi rotasına sokabilecek alanda normal dümenin yaklaşık 1/3 büyüklüğünde 2. bir dümendir.Yöneltici yelpaze(trim tab) ile karıştırılmamalıdır.
Bu sistemde ana dümen kilitlenerek devre dışı bırakılmaktadır.Rüzgar yelpazesi ana dümenden daha küçük olan yardımcı dümeni yönlendirerek tekneyi rotasına sokmaktadır.Burada TERS YÖNE hareketi sağlamak için yardımcı dümen mili ve rüzgar yelpazesi mili üzerine birer adet dişli bulunmaktadır.Kayıtsız III için ilk yaptığım rüzgar dümeni yardımcı dümen esaslıydı.Tekne aynasında sancak tarafa monte ettiğim donanım çok iyi çalışmakla beraber, ağır ve büyük olmuştu.Bu nedenle iptal edip yerine şimdiki sistemi dizayn ve inşaa ettim.
Kayıtsız III ün yardımcı dümen ile çalışan ilk rüzgar dümeni
Ana dümenin kilitlenmesi tekneye boyuna denge kazandırmakta ve teknenin uzun omurgalı tekneler gibi daha az gezinerek ilerlemesini sağlamaktadır.Eger tekne uzerinde kötü yelken trimiyle oluşmuş rüzgara dönüş(Weather helm) etkisi var ise ana dümen biraz rüzgar altına dogru sabitlenerek bu etki nötürleştirilir.Buda sistemin daha rahat çalışmasını sağlar.Her ne kadar yardımcı dümen küçük ve balanslı imal edilsede hafif havalarda sistemin çalışması için büyükçe bir yelpazeye gerek vardır.Bir zamanlar Alman WIND PILOT tarafınadan üretilmekte olan bu sistem iyi çalışmakla beraber,ağırlığı ve çok yer kapladıgı için artık imal edilmemektedir.
Sistemin en büyük avantajı, yukarıda belirttiğim gibi kilitlenmiş ana dümen alanının sağladıgı ekstra boyuna dengedir.Bu hem sistemin daha iyi çalışmasını sağlamakta ,hemde uzun yolda mesafe arttıran gereksiz
zigzaglardan tekneyi kurtarmaktadır.Diger bir avantajı ise,ana dümende bir arıza olması durumunda,yardımcı dümenin acil 2. bir dümen olarak kullanılmasıdır.
Yardımcı dümen donanımlı rüzgar dümenleri tekne merkezi dışında aynanın sancak veya iskelesine monte edilmesine olanak tanımaktadır.Yardımcı dümen sistemin yukarıdaki avantajları
nedeniyle,bugün halen en yaygın olarak imal edilen pendalum tip rüzgar dümenlerinden bile daha kullanışlı oldugunu iddia eden üretici firmalar vardır.Bu nedenle farklı yelpaze türleri ve mühendisliklerle çok daha hafif
ve daha iyi çalışacak biçimde uretimleri yapılmaktadır….
4)YATAY ÇALIŞAN(HORIZANTAL VANE) YELPAZE ILE YARDIMCI DÜMENI DÖNDÜREN SİSTEM
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen ,tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor.Yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönunde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktıgında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.Buna bağlı olan sistem yardımcı dümeni çevirerek tekneyi rotasına sokuyor…..
Yorum:
Yatay(Horizantal) çalışan rüzgar yelpazesi,aynı alanlı dikey(vertical) çalışan bir yelpazeye göre döndürme gücü ,çok daha fazladır.Ancak hareketleri yardımcı dümene iletmek için kullanılıcak dişli donanımı zor ve profosyonel imalatı gerekmektedir.Yardımcı dümen sisteminin savunucu firmaları,hayranlık uyandıracak mühendislikle yardımcı dümen donanımlı rüzgar dümenlerini yatay çalışan yelpazelerle, üretip piyasaya sunmaktadırlar.Aynı zamanda sisteme 1/4 e kadar oran(Gear ratio) tertibatı ekleyerek.
Hydrovane ve Automat isimli firmalar piyasada daha yaygın olan pendalum sistemlerden çok, yardımcı dumen sistemiyle çalışan rüzgar dümenlerini imal etmektedirler.Aynı zamanda Alman Windpilot bu sistemle çalışan rüzgar dumenide üretmektedir.
Ana dümenin kilitlenmesiyle sağlanacak olan ilave boyuna denge ve farklı açıyla kilitlenmiş dümenin nötralize edeceği rüzgara dönüş etkisi(Weather Helm),sistemin tüm sistemlerden iyi çalışmasını sağlamaktadır.Aynı zamanda yardımcı dümen gerektiğinde 2. bir acil dümen olarakta kullanılabilmektedir.Yukarıda bahsettiğim firmaların neredeyse kusursuzlaştırılmış dizaynları ile imal edilmekte olan yardımcı dümenle çalışan rüzgar dümenleri,tekne merkez hattının dışına sancağa veya iskeleye de monte edilebilmesine olanak sağlamaktadır.
5) DİKEY ÇALIŞAN RÜZGAR YELPAZESİ İLE YONELTİCİ YELPAZEYİ DÖNDÜREN SİSTEM
1)Tekne rotasına sokulup,dikey rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında rüzgar yönüne dönmeye çalışan dikey rüzgar yelpazesi,kendisine bağlı olan mildeki,küçük yöneltici yelpazeyi döndüruyor.
3)Yönlendirici yelpazenin dönmesi,yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:
Ana dümeni tek başına dikey çalışan bir yelpaze ile döndürme için çok büyük alanlı yelpazeler gerekmektedir.Buda hiç pratik değildir.Bu nedenle ,ana dümenin arkasına yonlendirici dümen(trim tab) tertibatı düşünülmüştür.Yönlendirici dümen,ana dümenin 5-6 misli küçüklüğünde imal edilir. Bu nedenle onu döndürecek yelpaze alanı çok daha küçük olacaktır.Yöneltici yelpaze,ana dümenin dümen işlevini yerine getirmektedir.
Ruzgar yelpazesinin döndürdügü yoneltici yelpaze (trim tab)bağlı olduğu ana dümeni aynı uçaklardaki flaplar gibi aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokacaktır.Bu sistem çok kayıcı ve boyuna dengesi düşük olan seri tekneler için uygun değildir.Iyi tasarlandığında,gezinmeden seyir yapabilen boyuna dengesi yüksek teknelerde oldukça iyi sonuç verir.KAYITSIZ III un rüzgar dümeni bu prensiple yapılmıştır.
Sistemin çok iyi çalışması için,yöneltici yelpaze alanı,şekli ve ana dümenden uzaklığı çok iyi tasarlanmalıdır.Herşeyden önce suda direnç yaratmaması için,yönlendirici dümenin kesidi NACA profil(damla form)olmalıdır.Rüzgar yelpazesi tarafından,hafif havalarda bile kolay döndürülebilmesi için,yöneltici yelpazeye bağlı olan mil veya şaft yönlendirici dümenin ön yüzünün,yaklaşık %20 gerisinden sabitlenmelidir.Balans olarak adlandırılan bu çıkıntı, tekne uzerinde yol var iken oluşan su akıntısı yardımıyla yönlendirici yelpazenin daha kolay döndürülmesini sağlayacaktır.%20 den fazla verilecek balans fazla etki yapıp dümeni olumsuz etkileyecektir…
Yöneltici yelpazeyi döndurecek olan rüzgar yelpazesi hafif malzemeden yapılmalı,dalgalarda sallanıp dümeni olumsuz etkilememesi için,karşı tarafından bir ağırlıkla dengelenmeli,paslanmaz rulmanlarla tespit edilip ,hafif havalarda direnç yaratmadan,kolay hareket edecek biçimde imal edilmelidir.En önemlisi, sisteme mutlaka oran tertibatı(Gear Ratio) dahil edilmelidir.
Oran tertibatından kastım şudur.Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi,sistem ana dümeni döndüren bir yöneltici yelpaze ve onuda döndüren yeterli büyüklükteki bir rüzgar yelpazesinden oluşmaktadır.
Eğer rüzgar yelpazesi,yönlendirici dümene direkt olarak bağlanırsa,rüzgar yelpazesinin bir birim açı dönmesi,yöneltici yelpazenin gene 1 birim açı dönmesini sağlayacaktır.Bu özellikle pupa seyirlerinde,dalgalı koşullarda ve sert havalarda tekneyi gezdirecektir.Rüzgar yelpazesinin 1 açı dönmesiyle,yönlendirici yelpazeyi 3 açıya kadar döndürecek donanımın sisteme dahil edilmesi halinde,rotasından ayrılan tekne çok daha seri biçimde rotasına girecektir.
Bu sistemde ana dümenin yekesine modern sistemlerde oldugu gibi kontrol halaları gelmiyor.Buda havuzlukta sadelik ve dirençsizlik,aynı zamanda, ani bir durumda dumene daha kolay mudahale demektir.
Bu yöntemle yapılmış bir ruzgar dumeni iyi tasarlandığı taktirde teknenin dizaynıda uygunsa kusursuz çalışacaktır.
Sistemin en büyük avantajı basitliği ve arıza çıkarma ihtimalinin oldukça az olmasıdır..Aynı zamanda amatörler tarafından en kolay imal edilebilen rüzgar dumenidir….
6) Yatay çalışan yelpaze ile yoneltici yelpazeyi döndürüp,yardımcı dumeni döndüren sistem
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen ,tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor.Yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.Buna bağlı olan sistem yönlendirici küçük yelpazeyi(trim tab) çeviriyor
3)Yönlendirici yelpazenin dönmesi,yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Dümenin kilitlenmesiyle teknede oluşan ekstra boyuna denge,sistemin avantajlı tarafını oluşturmaktadır.Ancak yardımcı dümen bugün hiçte büyük olmayan alanlara sahip yatay çalışan yelpazelerle verimli bir biçimde döndürülebilmektedir.Bu nedenle arkasına yönlendirici dumen(trim tab) eklenmiş yardımcı dümenlerin tekneyi rotasına sokması biraz daha geç olacaktır.Buda teknenin daha çok gezerek(sancak iskele yaparak) ilerlemesi demektir.
Dümen alanı geniş büyük teknelerde,yatay yelpaze alanını küçük tutmak için uygulanan bir sistemdir.Sisteme oran tertibatı eklemek şartıyla iyi çalışabilmektedir.
7) Dikey çalışan yelpaze ile yöneltici yelpazeyi döndürüp yardımcı dümeni döndüren sistem
1)Tekne rotasına sokulup,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında rüzgar yönüne dönmeye çalışan yatay rüzgar yelpazesi,kendisine bağlı olan mildeki,küçük yöneltici yelpazeyi döndüruyor.
3)Yönlendirici yelpazenin dönmesi,yardımcı dümeni aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Yukarıdaki sistemin dikey yelpaze ile çalışan versiyonudur.Dikey yelpaze yatay yelpazeye göre daha düşük döndürme gücü ürettiği için daha büyük alanlı imal edilmek zorundadır.
8 )Yatay çalışan yelpaze ile pendalum dümeni döndürüp harekete geçiren sistem(A)
1)Tekne rotasına sokuluyor.
2)Yatay çalışan rüzgar yelpazesi rüzgar yönüne döndürülüp sisteme kilitleniyor
3)Tekne rotasından çıktığı anda rüzgar yelpazesi rüzgarı artık yandan aldıgı için eğilmeye/hareket etmeye başlıyor.
4) Hareket eden rüzgar yelpazesi kendisine bağlı olan linkler ve dişliler vasıtasıyla suyun altındaki pendalum dümeni sancağa çeviriyor.
5)Teknenin üzerinde yol oldugu için,pendalum dümen, su akıntısı ile mafsallı oynar bölümünden hızla aksi tarafa savrularak kendisine bağlı olan kontrol halatlarını çekiyor.
6)Yekeye veya dümen simidine makaralarla getirilmiş olan kontrol halatları yekeyi veya dümeni aksi tarafa çekerek tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Pendalum sistemde çalışan rüzgar dümenlerinde pendalum dümeni sancak veya iskeleye çevirmek suretiyle ilk hareketi veren güç rüzgardır.Pendalumu yana doğru savuran güç ise tekne hızı ile oluşan su akıntısıdır.
Daha iyi anlamak için şu örneği verebiliriz.3-5 mil ile giden bir sandalın aynasından bir bot küreğini suya sokup hafifçe sancak veya iskeleye döndürdüğümüzde su akıntısının çok büyük bir güçle küreği yana doğru savurduğunu göreceksiniz.Pendalum sistemin en büyük avantajı küçük alanla oluşan bu büyük güçtür.Blondie Hasler in ilk geliştiği rüzgar dumeni bu şekilde çalışmaktadır.
Pendalum palaların yana savrulması ile oluşan güç çok büyüktür.Bu nedenle her türlü teknede son derece verimli bir biçimde kullanılmaktadır.Pendalum paladan dümen yekesine veya simidine gelen halatların düşük sürtünme ile monte edilmesi sistemi daha iyi çalıştıracaktır.
9 )Dikey çalışan yelpaze ile pendalum dümeni döndürüp harekete geçiren sistem(B)
Yukarıdaki sistemle çalışma prensibi tamamen aynıdır.
Pendalum pala,ana dümenin arkasına sabitlenmiş U şeklinde bir metal parçanın içinden geçirilmiştir.Aldığı dönüş hareketiyle yana savrulmak isteyen pala U şeklindeki metala yaslanarak dümeni döndürmektedir.Bu nedenle yekeye makaralar vasıtasıyla kontrol halatları getirmeye gerek yoktur.
Yorum Pendalum Pala tutkunu olup kontrol halatlarının dümene gelmesinden hoşlanmayanlar için iyi bir seçenektir.MONITOR firmasıSAYE’S RIG adı altında bu ruzgar dümeninin dunyadaki tek ureticisidir.Amatorler için imalatı göreceli olarak kolaydır.Rüzgar yelpazesi daha etkili çalışabilmesi için açılı ,deflektor şeklinde imal edilmiştir.
Monitor firmasının ürünü “Saye’s Rig”
10) Yatay çalışan yelpaze ile pendalum dümeni döndürüp harekete geçiren sistem
1)Tekne rotasına sokulup yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor
2)Tekne rotasından çıktıgında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.
3)Milin hareket etmesiyle,pendalum pala kendi ekseninde sancağa veya iskeleye dönüyor
4)Pendalum palanın ekseni etrafına dönmesi,tekne hızıyla oluşan su akıntısının ,Pendalum palayı çok büyük bir güçle ,mafsallı bölümünden bir yana savuruyor.
5)Teknenin yanına dogru olan bu hareket,pendalum palanın üzerine tespit edilmiş,ana dümen yekesine kadar getirilen halatları harekete geçiriyor.Buda yekeyi aksi tarafa döndürüp tekneyi rotasına sokuyor.
Yorum:Yukarıdaki son 2 sistemin yatay yelpaze ile çalışan versiyonudur.Bu sistemde yelpaze alanlarına göre elde edilen güçler maksimize edilmiş,küçük yelpaze ve dümen alanlarıyla kuvvetli rüzgar dümenleri ortaya çıkartılmıştır.Piyasada ticari anlamda en yaygın üretimi olan rüzgar dümeni türlerindendir.
11) Yatay yelpaze ile çalışan çift dümenli sistem
1)Tekne rotasına sokulup,ana dümen ,tekne düz gidecek şekilde trimlendirilip sabitleniyor.Yatay rüzgar yelpazesi rüzgar yönünde sabitleniyor.
2)Tekne rotasından çıktığında,yatay rüzgar yelpazesi rüzgar altına eğilerek ,kendisine bağlı transmisyon milini hareket ettiriyor.
3)Transmisyon miline baglı olan Pendulum dümen kendi ekseninde sancağa veya iskeleye
4)Pendalum palanın ekseni etrafına dönmesi,tekne hızıyla oluşan su akıntısının ,Pendalum palayı çok büyük bir güçle ,mafsallı bölümünden bir yana savuruyor.
5)Pendalum pala bu hareketini ,üzerindeki özel bir dişli donanımıyla,bağlandığı yardımcı dümene iletip,yardımcı dumenin aksi tarafa dönmesini sağlayarak,tekneyi rotasına sokuyor…..
Yorum:Piyasadaki en iyi çalışan rüzgar dumenidir.Bu sistemde tekne,ana dümenden bağımsız yardımcı dümenle rotasına sokuluyor.Yardımcı dümene hareketini veren ise hemen arkasındaki küçük pendalum dümendir.Pendalum dümen mükemmel bir muhendislikle özel dişli sistemleriyle yardımcı dümene bu hareketini verebilmektedir.
Sistemde ana dümen kilitlendiği için tekne b
oyuna denge kazanmaktadır.Ana dümen aksi tarafa trimlendirilerek sabitlendiğinde sistem daha iyi çalışmaktadır.Çok küçük alanlı dümen ve yelpazelerle çok büyük teknelerde bile uygulanan piyasadaki en pahallı ve en iyi ruzgar dümenlerdir.
KAYITSIZ III DÖNÜŞ YOLUNDA."SAMSUN'DAN İZMİR'E"
Samsun Yelken klübünün ün değerli üye ve yöneticileri ile vedalaştıktan sonra,gün doğumuyla yola çıktım.
Sinop limanına kadar 75 millik mesafeyi,hafif hava yelkenleri kullanarak,zaman zaman motor çalıştırarak 13 saatte aldım.Yol boyunca nem miktarı çok yüksek,deniz ağır soluganlıydı.Sinop limanına vardığımda yığın olmuş balıkçı tekneleri
üzerine aborda oldum.Akşam Cenker kardeşim ve eşi Serpil ile Sinop un meşhur cevizli mantısıyla akşam yemeğinde birlikte olduk.Gece 3 sıralarında bir tur teknesi,gece klubu gibi ışıklandırılmış
görünümüyle ,gürültü patırtı ile yanımda peyda oldu.Bağlandığım yerin kendilerine ait olduğunu,dilersem üzerlerine aborda olabileceğimi söylediler.Sabahın 6 da tekrar denize açılacakları için pijamalarla
dümene geçip,Kayıtsız ı başka tekneler arasına sıkıştırdım.Bu sefer yanımdaki tekneler sabahın 6 sında denize çıktılar bende doğru dürüst uyuyamamış oldum.Sabah 9 da Cenker arabasıyla gelerek beni 6 mil
mesafede yeni inşaa edilmiş Demirci balıkçı barınağına götürdü.
SINOP DEMIRCILI BALIKÇI BARINAGI
Demirci barınağı hemen yamaçtaki aynı ismi taşıyan küçük bir köyün altında kurulmuş tertemiz,korunaklı henüz tekne bile olmayan güzel bir liman.Kendi kendime"Keşke burada kalsaydım"diye hayıflandım.Tekneye döner dönmez motoru çalıştırıp acele ile limandan ayrıldım.Sakin hava bir süre sonra mutedil Poyraz a döndü.Dimdik yarların yanından keyifle seyir yaparken farkettimki telefonumu Cenkler in arabasında unutmuşum.Rotamı bir miktar iskeleye alarak Karadenizin en korunaklı doğal limanı olan AKLİMAN a yol verdim.Bir süre sonra Cenker telefonumu Akliman a getirdi.Telefon bahanesiyle aklimana 2. bir giriş yapmak hoş oldu.1 saatlik moladan sonra Türkiyenin en kuzey burnu olan İnce burun civarında,poyraza korunaklı koyları detyalı biçimde inceledim.Zaman zaman durarak demir molası verdim.İnce burunun altı Poyraz a doğal liman bir kaç yerde durarak dalış yaptım,balık bir kenara pek canlı bile göremedim.Kuvvetlenen Poyraz la yaklaşık 20 mil mesafedeki Çaylıoğlu veya eski ismi ile İstefan limanına sancak kontradadaki flok,iskele kontradaki ana yelken ile ayı bacağı yaparak 4 saatte ulaştım.Dalarak rıhtım üzerindeki iri midyelerden toplayıp,pilavını ve salatasını yaptım.Her zamanki ve heryerde olduğu gibi Kayıtsız ı ziyarate eden meraklılarla sohbet ettim evlerine davet edildim.İnsanların denizlerden gelenlere ilgi göstermesi sanırım denizlere karşı olan sevgi merak duygularından kaynaklanıyor.Derin bir uykudan sonra sabah tekrar yola koyuldum.Yolumun üzerinde bulunan Helaldi,Türkeli,ÇatalzeytinAbana,Yakaören,Gemiciler(Evrenye)barınaklarına teker teker girerek,hem derinlikleri ölçtüm hemde yerleşim merkezlerini inceledim.Bu limanların girişlerinin neredeyse tamamı ağır fırtınalarla taşınan kumlarla sığlaşmış,özellikle tali mendireğe yakın kısımlarında kum bankları oluşmuş,İçeriye girişler çok ama çok dikkat gerektiriyor.
ABANA BARINAĞININ KUMLA DOLMUŞ GİRİŞİ
Bazılarına ağır havalarda girilmesi çok tehlikeli.Özellikle Abana,Yakaören ve Türkeli adeta kum deposunda dönmüş,bulanık sudan dolayı zeminin de görünmediği bu limanlara el iskandili ile çok temkinli ve yavaş hareket ederek girdim.Bazı limanlarda oluşan kum bankları ile içeriye giren solugan miktarının bile azaldığına,bu nedenle bu limanların daha korunaklı olduğuna bile şahit oldum.Tüm gün süren keşiften sonra akşam üzeri İnebolu limanına girdim.İnebolu da dostlarla buluşup,otantik çarşısında gezdikten sonra Kayıtsız a dönüp yattım.Sabah tekrar Batıya doğru ilerlemeye başladım.Girişinin kumla dolduğu Zarbana barınağına soluganlı denizlerle girdim ve limanı inceledim.yola devam ederek İneboludan yaklaşık 17 mil mesafedeki Doğanyurt barınağına girdim.Doğanyurt barınağı tali mendirek tarafında geniş bir alan kumla dolmuş.Sığlığın etrafında geniş bir daire çizerek rıhtıma aborda oldum.Ağır denizler içeriye girip tekneleri hareket ettirdiği için koltuk halatları üzerinde sert yükler oluşturuyor.Daha rahat etmek için alargaya çıkarak demirledim.Bir süre sonra Halk Bilgesi olarak nitelendireceğim bir balıkçı sandalıya gelerek birlikte kahve içtik.Başlayan ağır yağmurla havuzlukta otururken,doğa bilincinden,insancıl davranışlara,cumhuriyet değerlerinin önemine kadar ne kadar duyarlı olduğunu hissettim bu insanın.Bir kere daha cehaletin okumakla düzeltilebilecek bir şey olmadığını düşündüm kendi kendime.Ertesi gün çok ağır denizleri ile bilinen Kerempe burnunu döndüm.Rüzgar çok az ama denizler çok iri ve rahatsız edici.Daha rahat seyir için derin suya,açığa çıkmak lazım,ama o kadar yol kaybına değmez diye düşündüm.Yol üzerinde doğa harikası GİDEROS koyuna girdim.Gideros çok ağır havalar hariç ,gecelenebilecek yemyeşil dağlarla çevrili çanak şeklinde nefis bir koy,etrafıda deniz kıyısında bulunan çiçekli, bahçeleriye bezenmiş balık lokantaları mevcut.
GİDEROS
Koyda su Karadeniz standartlarının üzerinde temiz.Belki Karadeniz in en çekici demir yerlerinden biri.Gideros ta bir saatlik moladan sonra tekrar Batıya doğru devam etmeye başladım.Doğanyurt'tan beri Sürekli, yalpalayarak katettiğim 40 milden sonra Kayıtsız a emek veren değerli ustaların olduğu TEKKEÖNÜ barınağına girdim.Tekkeönü barınağında da ana mendirek kenarları kumla dolmuş,içeriye girişi zorlaştırmış.Köyde tekne ustaları ve eski dostlarla buluştum.Çoğu ağacı işleme becerisine sahip olmasına rağmen dışa açılamanın,iş bulamamanın üzüntüsünü yaşıyor.Sanat içerikli bu mesleği koruyarak,geliştirerek onların yanında olmak onlara yardımcı olabilmek için içimde birlikte çalışmak arzusu geçti.Tekkkeönünden ertesi sabah ayrılarak,adeta bir SÖRVEY gemisi gibi yol üzerindeki koyları ve limanları tekrar ziyaret ederek Bartın deresine ulaştım.Bu sefer eletrik tellerine dokunmadan,Necdet abinin bulduğu bir başka ahşap iskeleye aborda oldum.Tekrar Necdet abi ve ailesi ve Bartın ın o muhterem insanları ile buluşmak bana huzur verdi,kendimi evimde ailemin yanındaymışım gibi hissettim.Bartın deresinde bu kez Kayıtsız ı Bartın valisi Sayın İsa Küçük ziyaret etti.Bu değerli bölge için daha yaşanabilir,insanlara mutluluk verici ve denizciliğe uygun hale getirilebilmesi için neler yapılabileceğini konuştuk.Bartın deresi yüzülebilecek kadar temizlense,kıyıları betonlanmadan,asfaltlanmadan,daha sık ağaçlandırılmış doğal yürüyüş yollarıyla düzenlense,üzerindeki çirkin köprüler yeniden doğaya yakışacak biçimlerde yeniden yapılsa,yemyeşil dağlarda yara gibi görünen ve doğayı toz içinde bırakan taş ocakları kapatılarak tekrar ağaçlandırılsa,dere üzerinden düzensizce geçek enerji kabloları düzenlense,tüm bunların sonunda yeterince tanıtımı yapılsa eminin bölge tekneler tarafından fazlasıyla ziyaret edilir.Bartın a gelmeden önce Karadeniz in Turizm beldesi Amasra ya girmiştim.Adeta Karadeniz in Bodrum unu andırmaya başlayan şehri yorucu ve doğallını kaybetmiş buldum.Ne yazıkki vizyonu dar yöneticiler ve kısa yoldan zengin olmayı hedefleyen bireylerin talep ve uygulamalarıyla,Türkiye nin tüm doğal değerleri birer birer değil,onar onar yok edilmekte.
KAYITSIZ III BARTIN DERESİNDE
Bu sefer 2 gün kaldığım Bartın deresinde genç kardeşim Ali İhsan üşenmeden tüm çamaşırlarımı yıkayarak tekneye getirdi.Bende tekneyi hazırladıktan sonra tekrar Karadeniz e açıldım.Sert Poyraz 13 mil mesafedeki Filyos(Hisarönüne)kadar çarçabuk taşıdı.Limanda romorkör kaptanı Rizeli Temel Reis ile buluşmak hoş oldu.Tarak gemisi ile liman içini derinleştirmişler.Bir süre sonra yolculuğum boyunca,yakınlığını veyardımlarını esirgemeyen Çaycumalı samim ağbey arabasıyla geldi.Birlikte Çaycuma ya giderek şehri gezdik.
FİLYOS
Akşam yemeğini Filyos'un bir kaç km Batısında Türkali köyündeki bir salaş lokantada,kumsalda kırılan ağır denizlerin sennfonisini dinleyerek yedik.Filyos tan ertesi gün ayrıldım.Tekrar bir sörvey gemisi gibi hareket ederek yol üzerindeki bir çok limanı ziyaret ederek Zonguldak Kozlu da durdum.Buradaki dostumuz Halil ağbey le lafladık.Sonra,yol üzerinde bir çok plaj, günibirlik demir yerleri ve limanlarda durarak Ereğli ye ulaştım,Ereğli Yelken Klubunun plastik pantonuna aborda oldum.Ereğli Yelken Klübü aktif bir yelken klubu başlarında Kaan hoca gibi değerli bir antrönör ve çalışkan yöneticileri var.Onlarca genç arasında burada olmak beni mutlu etti.Ereğli sahili parklar kafelerle bezenmiş çok çekici bir bölge.Ağaç gölgesindeki kafeteryalarda oturup bir şeyler içmek son derece keyifli,aynı zamanda bölgede son derece zengin,kökeni MÖ 2500 den başlayan bir tarih bulunuyor.Ereğlide son derece nemli hava beni oldukça bunalttı.Higrometre zaman zaman 90% dayandı. 2gün kaldıktan sonra tekrar denize açıldım.Yaklaşık 50 boyunca ağır denzilerle sallanarak yelken motor Kefken adasına bu kez Doğu dan yaklaştım.Hava kararrırken girdiğim Kefken adasına Doğudan yaklaşırken güneyinden geçmek biraz tüyleri ürpertiyor.Pazarbaşı burnundan 500 metre kadar açılan kayaların üzerinde kırılan denizlerin vahşi görüntüsü pek hoş değil,bununla birlikte karşıdan gelen güneş e de gündüz saatlerinde dikkat etmek lazım.Bu bölge yüzlerce tekne veya gemiye mezar olmuş,sert havalarda son derece tehlikeli denizler üreten bir bölge.Akşamın loş ışıklarıyla girdiğim Kefken adasının koyunda ilk işimkaranlıkta dalarak el yordamıyla karanlıkta midye toplamak oldu.Midyeler pişerken gemi kurtarma istasyonundaki arkadaşlar kıyıdan seslenerek yemeye davet ettiler.Kayıtsız da dinlenmeyi tercih ettim.Gece adanın fenerinin ışığı,yıldızlar,iyot kokusu beni başka dünyalara taşıdı.Buranın gizemli doğasını çok sevdim.Ertesi sabah yelkenleri basarak hafif poyrazla çalkantılı denizde Kefken limanı,Bağırganlık balıkçı limanı,Ağva da kısa duruşlar yaparak Şile ye ulaştım. Şile nin son derece güvenli bir limanı var.Üstelik güzel bir coğrafi dokusu var.Ama apartmanlarla set çekilmiş şehrimsi dokusu beni olumsuz etkiliyor. Şilede bir gün kaldım.25 mil mesafedeki İstanbul Boğazına giderken bir çok deniz salyangozu toplayan tekne arasından geçtim.Sonunda Karadenizdeki 2 aylık turumu tamamlayarak 1 Agustos 2012 tarihinde tekrar boğaza girmiş oldum.Boğazın hemen girişinde Anadolu yakasında bulunan Poyrazköy barınağında demirledim,tepedeki kafeteryaya çıkarak boğazın eşsiz manzarasını seyrettim.
POYRAZKÖY DEN BOĞAZIN GÖRÜNÜMÜ
Bir balıkçı lokantasında Barbun tava yedim.Ertesi gün boğazı geçerek Marmara ya girdim.İnanılır gibi değil Higrometre %50 ye kadar düştü.Karadenizin ağır soluganları yerine marmaranın çırpıntılarını bıraktı.Geceyi Ambarlı limanının yanında kurulmuş İstanbul WEST MARINA da geçirdim.Buradaki dostlarla akşam yemeğinde birlikte olduk.Ertesi gün 4 kuvvetinde esen bir karayelle Marmara adasının kuzeyinde bulunan Saraylar barınağına girdim.50 mile yakın yolu 10 saatte aldım.Dağlar çıkartılan mermerler nedeniyle bombalanmış gibi duruyor.Bunun la birlikte ilk defa ziyaraet ettiğim Saraylar barınağı gözüme şirin ve huzurlu göründü.
MARMARA ADASI"SARAYLAR BARINAĞI"
Sabah cam gibi denizde ilerlemeye,Çanakkale boğazına doğru yakllaşmaya başladım.Karadenizden sonra solugansız deniz oldukça rahat geldi,teknede birikin işleri çok dah kolaya tamamlar oldum.Akşam saatleri Boğaza girerek Lapseki nin 2 mil kzueydoğusunda Feribotların bağlandığı Çardak koyuna demirledim.Çanakkale de ertesi gün başlayan kuvvetli poyraz ve akıntı yardımı Kayıtsız ı 10 mile kadar hızlandırdı.Boğazı hızla geçtim.Ege yaklaşırken bir askeri denizaltı ile burun buruna geldik.Denizaltıyı iskelemde bırakarak Ege ye çıktım.Ege ye çıkınca denizin rengi o alışkın olduğum boncuk mavisine döndü. Kuru ve serin rüzgar beni kendime getirdi.Üzerimde bir coşku duygusu oluştu.Ana yelken ve flokla kanat kanada Türkiye nin en Batı burnu Babakale ye doğru yakaşırken,teyte Cem Karaca nın ÜLKEM BENİM parçası çalıyor.Üzerimdeki coşku duygusu her alanda heba edilen ülkemin durumunu hatırlatarak,yerini derin bir hüzün duygusuna bıraktı.
Güneş ışınlarından yıpranan yorgun ayyıldızlı floğum artık son günlerini yaşıyor, onu parçalamamak için dikkatli kullanıyorum.Akşam Babakaleye girdim.Av yasağı bitmiş,avdan dönen balıkçı motorlarına aborda oldum.Ciğerci kedileri gibi ağdan artan kalamor ahtapot ve karidesleri topladım.Dalarak bir tane daha ahtapot yakaladım.Ege deniz ürünlerine duyduğum özlemden olacak ahtapot lardan birini 5 çayının yanında bisküvi yerine yedim.Akşam ayakkabılarımın çıkardığı kart kurt seslerini dinleyerek,nefis kuzey Ege atmosferinin farkında olarak,kıvrılarak giden toprak yollardan ilerleyerek bir Balık restoranına,Altınoluktan gelip beni ziyaret edem Murat kardeşimle gittik.Tuzlu mavi deniz,iyot kokuları,Kaz dağlarının bol oksijeni,serin yaz meltemi beni çok ama çok mutlu etti.Atlantik te veya Pasifik te veya Hint Okyanusunda hiç bir ticaret rüzgarı veya muson rüzgarları bana Ege nin melteminin verdiği keyfi vermedi,böylesine tenimi okşamadı.Bu nedenle bu kuru ve bol oksijenli ferahlatıcı rüzgar ı tekrar hissedebilmek için yaz bitmeden,Eylül öncesi Ege yi girmeyi yola çıkmadan kafama koymuştum.Umarım içine ettiğimiz dünyada,insanoğlu gün gelirde bu güzel rüzgarında sonunu getirmez.Kaz dağları yanmaya devam ederse,kütresel ısınma devam edip,karalar ısı değiştirip Azor yüksek basıncı yer değiştirir veya yok olursa ,imbat da biter,ayvayı da,hem de sapıyla yeriz.
Babakaleden sabah 6-7 kuvvet sert bir rüzgarla ayrıldım.
Ayvalık yerine,zeytinlik kıyıları takiben Doğu ya Edremit körfezinin içine doğru ilerlemeye başladım.Önce Sivrice de durdum.
Yılllardır Sivrice deki buruna karakter veren fener binasını yanına,gemi tanımlamada kullanılan çirkin ve kaba bir AIS anteni koyulmuş,adeta hilkat garibesini andırıyor.Yazık çok yazık,yaparak bozan değer bilmez,
koruma özürlü ülkelerin başında yer alıyoruz.Bu anteni koyacak başka yer yokmuydu ????
Son derece kısıtlı imkânlarla hazırlanmış, bu web sitesinin amacı: Türk amatör denizciliğine hizmet etmek,paylaşım,nezaket,yardımlaşma öğelerini bünyesinde bulunduran denizcilik kültürünün gelişimini sağlamak,denize ve
denizciliğe ilgi duyan tüm insanları,bilgilendirmek,denizciliğe özendirmek, dünyanın en güzel kıyı ve denizlerine sahip olan, Türkiye kıyı ve denizlerini korumayı sağlayacak olan bilinci arttırmak,
duygularımızı paylaşmak, tüm bunları yapmaya çalışırken, gezdiğimiz denizleri,yaşadığımız maceraları, farklı coğrafi unsurların bulunduğu çeşitli ülkeleri tanıtarak, sizlerin hoşça vakit geçirmesini sağlamaktır.
Kayıtsız III inşaa edildikten sonra,büyük bir denizci kesiminin beğenisini kazandı ve ilgisini çekti..
Dunya çevresinde durduğum 400 e yakın demir yerinde veya limanlarda ona karşı gösterilen ilgi ve beğeni
üzerimde çocuksu bir gurur duygusunun oluşmasına neden oldu. Şüphesiz ,Kayıtsız a gösterilen ilginin bir
nedenide ,doğal malzemeler kullanarak el emeği ile üretilmesiydi. Bu, onu seri imalat teknelerden ayıran en
temel görsel nitelikti… Kayıtsız’ın bu özelliği, denizle veya denizcilikle uzaktan yakından alakası olmayanlar
tarafından bile kolaylıkla farkedilebiliyordu… Kayıtsız’ın yanına gelip onu dikkatlice inceleyen tecrübeli
denizcilerin minik bir açık deniz teknesi olarak Kayıtsızı inceleyip değerlendirmesi daha kapsamlıydı… Kayıtsız III ün
tasarımı ve inşaatından sonra Amerika da ilgi çekti.. Ve büyük boyları tasarlanmaya ve inşaa edilmeye başlandı…
Kayıtsız III’ün bir dizayn konsepti olarak,beynimde şekillenmesi 1990 lı yılların başına dayanır.. Yuzyıllardır
Ingiltere nin Guneybatı ve Batı kıyılarında sert hava koşullarında çalışan bazı iş ve balıkçı teknelerinin hikayeleri
bir çok denizciyi etkilemiştir..Bunlardan en önemlileri daha doğrusu en çok bilinenleri Brixham Trawler,Falmouth Pilot
Cutter ve Bristol Channel Pilot Cutter dır…Bu tekneler bir çok 20 yüzyıl dizaynerlerine ilham kaynağı olmuş,bir miktar
form değişikliğine uğrayarak ,ağırlıkları göreceli olarak azaltılarak açık deniz yelkenlisi olarak yeniden tasarlanmışlardır…
İngilterenin Güneybatısında bulunan Bristol körfezi 19. yüzyıl sonlarında kare yelkenli ticaret gemilerinin temel boşaltma limanıydı.
Bristol kanalı güçlü fırtınaları,10 metreye yakın gelgit genliği ,oluşturduğu şiddetli akıntıları,sığ deniz tabanı, tehlikeli
kum bankları ile belki de dunyanın en tehlikeli seyir bölgelerinden biriydi.Özellikle kış fırtınalarınında birer su duvarını andıran
,boyları 12 metreye ulaşan dalgalar arasında ticaret gemilerine yol gösteren randa cutter armalı kılavuz tekneleri“Bristol Channel
Pilot Cutter” olarak biliniyordu. Son derece denizci “Bristol Channel Pilot Cutter” kılavuz tekneleri camadana vurulmuş randa ana
yelkenleri ördek gibi saatlerce hove to pozisyonunda rahatlıkla durabilme özelliğine sahipti. Endüstrileşmenin gelişimi ile 20.yüzyılda
Bristol Channel Cutter lar yerlerini motorlu teknelere bırakmaya başlamıştır. Kaptan Joshua Slochum un Spray teknesi ile tamamladığı Dünya turu ve ardından yazdığı kitap bir çok Avrupalı ve Amerikalı denizciyi etkilemiş, okyanuslara açılan maceraperestlerin sayısının artmasına ön ayak olmuştur. Bu nedenle açıkdeniz yatçılığın başlangıcıda gelişimide 20. yuzyıl olarak gösterilir. 20. yüzyıl boyunca yatçılığa artan ilgi yat tasarımınında gelişimine yol açmıştır. 1970 li yıllara kadar yat tasarımında önemli gelişmeler olmuş, uzun omurgalı ve şampanya kadehi forma sahip geleneksel çizgiler yerlerini daha kısa salmalı ve göreceli olarak düz karinalı formlara bırakmıştır… Denizci arkaşlarına karşılıksız yardımlarıyla tanınan Kanadalı mütevazi dizayner Lyle Hess ticari yaklaşımlardan çok inandığı ve arzuladığı çalışmaların yapan bir dizaynerdi.. Tasarladığı teknelerde temel öncelik,denizcilik faktörüydü….1970-80 yılları standartlarına göre bile ağır ve ıslak alanı büyük tekneler tasarlamasına ragmen tekneleri uyumlu su hatları ve düzgün batokları sayesinde kolayca gövde hızına ulaşabiliyordu… Lyle Hess 1970 yılında güvenli okyanus seyirleri için 8.5 metre boyunda Cutter armalı basit ,son derece denizci ve hemen hemen her deniz koşulunda rahat hızlanabilen bir tekne yaratmıştı…Bristol körfezindeki kılavuz teknelerinden ilham aldığı için bu tekneye kısaca “Bristol Channel Cutter” ismini verdi.. Bristol Channel Cutter bir çok amatör tarafından klasik ahşap yöntemiyle inşaa edildi..70-80 yılları standartlarına göre ağır ve büyük ıslak alanı olan bir dizayn olmasına rağmen hem hafif hemde sert havalarda kolayca ulaştığı gövde hızıyla denizcilerin hatta modern dizaynerlerin bile beğenisini kazandı..Kıçta bir platform ve başta uzunca bir civadra ile yelken alanı yukarıya dogru değil öne ve arkaya doğru cömertçe yayılmıştı..Direk önünde bulunan 2 parça yelken farklı havalarda farklı yelken kombinasyonlarının uygulanmasına olanak tanıyor,dümen dengesinin sağlanmasını kolaylaştırıyor, çift ön yelkenin yaratttığı çift emiş etkisiyle özellikle orsa seyirlerinde dalgaları kolayca aşabilmeyi sağlıyordu… Yaklaşık 8 metre su hattına sahip olan Lyle Hess tasarımı BCC hantal görüntüsüne ragmen ticaret rüzgarları bölgesinde günde ortalama 175 mil katebiliyordu..Uzun omurganın yarattığı güçlü boyuna denge, tatmin edici hız, rahat salınım, baş vurmadan seyir yababilme gibi diğer denizcilik faktörleri ile birleşince ortaya bir çok gezgin tarafından talep edilecek bir tekne çıktı…Bu talebi değerlendiren bazı girişimciler BCC yi seri imalat olarak fiberglastan imal etmeye başladılar. Çoçukluk yıllarımda BCC yi eski Amerikan yat dergilerinden biliyordum…Onunla ilk seyir tecrübem 1990 yılında Ingilteredeki ögrenciliğim sırasında ıngiliz kanalında olmuştu..Küçücük teknenin düzgün batokları sayesinde direnç oluşturmadan,aldığı atalet ile minik bir buldozer gibi dalgaları aşması beni çok etkilemişti.Uzerinden zaman geçtikçe benzer sonuçalar verecek bir tekneyi daha modern su altı formu ile tasarlayıp tasarlayamayacağımı düşünmeye başladım..Lyle Hess in eserine büyük saygı duymakla beraber teknenin altında şampanya kadehi formu ile bütünleşmiş uzun omurga manevraları zorlaştıran devasa bir kütle olduğunu hissediyordum. V biçimli posta formu ile üretimiş bir karina formu modern anlamda denizci bir gövdenin ortaya çıkmasına olanak tanıyordu..Boyle bir karina formu teknenin şampanya kadehi formundaki bir tekne gibi dövünmeden ilerleyebilmesini saglayabildiği gibi aynı zamanda su altında, deplasmanın daha eşit dağıtılmasınada olanak veriyordu. Deplasmanı mümkün olduğunca eşit dağıtılmış tekneler az direnç yaratarak gövde hızlarına daha kolay ulaşabiliyorlardı..Aynı zamanda derin kesitleri olan V biçimli posta formu uzun omurga eklenmeden bile doğal olarak güçlü bir boyuna dengeyi ortaya çıkartıyordu..Özetle V biçimli posta formundan türetililmiş yeni bir BCC yaratmak mantıklı gibi görünmeye başlamıştı.. VE KAYITSIZ II DOĞUYOR Bu nedenle 1994 yılında kendi kendime bu konseple bir tekne tasarladım.1994 yılında Teknenin büyük bir bölümünü tek başıma çalışarak 10 ayda tamamladım..Kısıtlı maddi imkanlardan dolayı arzuladığım malzemeyi kullanamadım. Kayıtsız II modern bir salma dan dan yoksundu..Omurgasında 600 kg’lık basit bir demir kütle baglıydı.Ama o an için asıl önemli olan böyle bir tekneyi yüzdürmek ve denizcilik yeteneklerini gözlemlemekti.. 1994 yazında Kayıtsız II ismini verdiğim teknemle Ege de yaptığım seyirlerde, teknenin sudaki davranışları beni çok etkilemişti. Ege’nin dik sık aralıklı denizlerinde dövünmeden ilerliyordu..Salınımları hiç bir zaman sert olmadı..Pupa seyrinde bile dümeni bıraktığım zamanlar kendi kendine gezinmeden ilerleyebiliyordu.. Üstelik hem sert hemde hafif havalarda çok tatmin edici bir orsa performansına sahipti. Kayıtsız II beni denizlerde taşıma işlevi dışında beynimde şekillenen kendi ihtiyaçlarıma en uygun olan dizayn konseptinin oluşumunuda ön ayak olmuştu. Artık ne istedimden kesinlikle emindim..Böyle bir konsepti profosyonel ve yeniliğe açık bir dizaynerdan yardım alarak, modern bir salma ile yeniden oluşturmanın benzersiz bir açıkdeniz teknesini ortaya çıkartacağına inanmaya başlamıştım.. Kayıtsız II nin inşaatı süreci parasızlıktan tam bir sefillik ve maceradır…Tekne inşaatını üstü açık bir arsada tamamlamıştım…Çalışmak için tekneye gittiğimde omurganın üzerinde insanların dışkılarını buluyor,iğrenerek temizliyordum…Ahşap tekne imali sanatsal bir faaliyet ama kapalı güvenli bir mekandan yoksun tekne yapmak aslında olacak şey değil…Bu nedenle imkanlarımı düzeltene kadar tekne inşaa etmemeye karar verdim..Zaten bir nakliye şirketinde çalışmaya başlamıstım. Kendimi işime vermem gerekiyordu. Bu nedenle 2.el 9.5 metrelik bir tekne alıp 3 yıl boyunca onunla oyalandım…
KAYITSIZ III KARADENIZ E ÇIKIYOR-EGE DEN MARMARA YA
Bu kış "Özgürlük Hattının Batısına" isimli kitabımın dağıtımıyla geçti.Yeri geldi Tüyap Boat Show da stand açtık,zaman zaman kitap fuarlarına katıldık.Değer bilen insanların desteği ve Piri Reis Denizcilik Derneğinin katkılarıyla ile hiç bir dağıtımcı desteği kullandan 2500 adetlik 1.Baskı 3 ay gibi kısa bir sürede tükendi.2. Baskı yı kendi maddi imkanlarımla yaptım ve kitaba ilgi, halen devam ediyor.Çocuklara,gençlere veya erişkinlere,40 farklı ülkede yaşamış biri olarak,vatanseverlik duygularının önemini anlatmak,vatanseverlik duygularının aslında diğer dünya insanları ile bütünleşmede bir sorun olmadığını vurgulamak,onlara denizlerin neden en önemli değerlerimizin başında geldiğini,niçin denizleri korumamız gerektiğini anlatmak için 100 e yakın ilkokul,lise ve üniversite düzeyinde özel ve tüzel kurumlara,derneklere vs vs.sunumlar yaptım.Tüm bunlardan bir karşılıkta beklemedim.Tek arzum daha üretken olmamı sağlayacak engellerden arınmaktı.Düzenlediğimiz sunumlar,beni Sinop tan Afyon a,Istanbul a,Bursa ya kadar gittiğim illerde insanlarla bütünleştirdi.Ancak kitap dağıtım sürecini yönetiyor olma, zamanımı üretkenliğimi etkileyecek kadar aldı.Örneğin bu süreç,güvenilir başka bir kurumun elinde olsaydı,şu anda 2. hatta 3. kitabımı okuyor veya eğitim konusunda çok daha fazla uğraşlarımı görüyor olurdunuz.Umarım kitap dağıtım işletmeleri,bir gün tek taraflı düşünmek yerine biraz daha dengeli,bencillikten uzak,toplumsal yarar sağlamayı amaç edinirler ki,yazarak üretmek isteyenlerin önü açılır,toplumlarına,dolayısıyla kendilerine, hatta kendi çocuklarına iyilik etmeye önayak olurlar.Maalesef ilkel kapitalizmin,ticari ahlak yoksunu ülkelerdeki kötü ve tek tarafa hizmet eden uygulamaları kitap dağıtım sektörünüde kapsamış görünüyor.Sanırım insanın bazı durumlarda kendi gücüne güvenmesi ve onu geliştirmesi bazı koşullarda en önemli davranış biçimi.Tıpkı benim yapmaya çalıştığım gibi.
4 Mayıs ta,vernikleme,güverte ve kamara temizlik ve düzen işlerini tamamladığım Kayıtsız dostumun üzerinde,sıkılmış olduğum düzenin içinden kaçarak,en sevdiğim deniz Ege ye açıldım.Sığacık Teos Marinadan ayrılırken,çocuklar gibi çoskuluydum.4-5 mil ilerlemiştim ki,körfezin içine yapımı planlanan orkinos çiftliğinin dubalarını görerek moralimin bozulduğunu hissettim.Uzun zamandır Sığacık körfezinin içinde sayısı artan küçük balık çiftliklerin veya orkinos çiftliklerinin körfezin suyunu bulaşık suyu hale getireceğini,karadaki alt yapı tesislerinin yörenin doğal değerini yok edeceğini yıllardır yazıp,söylemiştik.Bereket Danıştay kararıyla buradaki orkinos çiftliğinin yapımı durduruldu.Ama dubalar halen orada duruyor.Nedenmi ?Gözünü para hırsı bürümüş insanların,kendi çıkarları için,ülkelerini kirletme yolunda çalışmaktan kolay kolay vazgeçme niyetinde olmadıklarından.Belki başka bir kurum veya mahkeme onlara tekrar denizleri kirletme yetkisi verir.Danıştayın kararını aklıma getirdim, pozitif bir ruh hali elde etmeye çalıştım.Zoraki bir gülümsemeyle Teke burnunu döndüm.Yüksek dağların denize indiği,karadan araçla ulaşmanın mümkün olmadığı bu yöre için yıllardır tahrip edilemez diye düşünürdüm.Ancak suların kristal,cam göbeği gibi göründüğü bu yöre şimdi balık çiftliklerinin ciddi tehtidi altında.Bakir kıyıları taze kahvemi yudumlayarak seyrederken Ege nin en sevdiğim yöresi olan Sarpdere körfezine yaklaştım.90 lı yıllarda,bu yöre için de karadan zor ulaşıldığı için yakın zamanda tahrip edilemez diye düşünürdüm.Ancak bu yörenin 5-6 mil kuzeyinde ve Sığacık körfezinin içinde marinaların konuşlanmasıyla yörenin başına gelecekleri çok önceden farketmiştim. Ehil olmayan,doğaya ve deniz yaşamına saygı duymayan,deniz kültürünü halen edinememiş tekne sahiplerinin maalesef sayıları hızla artıyor.Artık tekne almak kolay,eskiden gösteriş lüks otomobillerle yapılırdı.Şimdi marka teknelerlede yapılıyor.Denizcilik eğitimi ise bir çok kurumda göstermelik,denizleri koruyacak,deniz yaşamını besleyecek unsurlardan yoksun.
Sarpdere körfezinde bir küçük girintide belki 30 yıldan fazla süredir bir kayaya kıçtan bağlı olarak demirlerim.Kışları bile zaman zaman burada haftalarca kalırdım.Bu koyda hiç bir zamankendi teknelerimden başka tekne görmedim gibi bir şey,şimdi yazları 30 dan fazla tekneyi görmek mümkün.Kimse yanlış anlamasın,alınıp gücenmesin,tekne sayısının artmasına lafım yok,tersine herkes denizlerden yararlansın isterim.Ancak deniz yaşamına ve denizlere saygı duymaları şartıyla.Denizlere ve deniz yaşamına saygı duymayan teknelerin sayısının artmasını hiç ama hiç arzulamam.Kantitenin değil,her yerde kalitenin artmasından yanayım.Sarpdere nin 1.5 mil kadar açığından geçerken,koyun sadece yarım mil önünde,yeni atılmış,balık çiftiliği dubalarını görünce yerimden fırladım.Tekrar keyfim kaçtı.Bu kadar berrak denizleri olan ve doğal güzelliği olan bir koyun önüne balık çiftliği yapılmasına kim karar ve ruhsat verdi ? Hakim rüzgarların oluşturacağı akıntı hızı azda olsa,çiftliğin bütün pisliğini koyun içine taşıyacak.Yazıkar olsun !!Bir işe yarayacağını sanmıyorum ama gereken yerlere uyarı ve şikayetleri yapacağım.Ülkenin tüm değerlerini bozarak paraya dönüştürmek alışkanlık olmuş artık.Üstelik bunun adına da "üretim"diyorlar.Bende buna üreterek bozmak diyorum.Koruyarak üretemiyorsan o farkında olmadığın,koca bir kayıptır!
Bozulmuş kafam,kaçmış keyfimle ilerlerken Çeşme yakınlarındaki çirkin yapılaşmaları adeta dağların fareler gibi kemirildiğini görüyorum.Dünyanın hiç bir ülkesinde dağların bu kadar çok yontulduğu,insanların oturmadığı vveya yaşamadığı evlerin yapıldığını görmedim.İnşaat sektörüne dayalı büyüme sakat bir çocuğun organının büyüdüğü bir büyüme gibi sağlıksız büyümedir !!
Ildır körfezi adaları,berrak suları,tarihi kalıntıları,görkemli yüksek dağları ile eşsiz bir Ege köşesidir..Ne yazıkki ağzına kadar,orkinos çiftliği dahil ağzına kadar balık çiftlikleri ile doldurulmuş, ne kıyılarında hayır kalmış nede denizinde.Kafeslerin altında metrelerce artık birikmiş.İşletmelere sorsan ne derler biliyormusunuz."Biz doğayı kirletmeden üretim yapıyoruz"
Karaburun yarımadası İskoçya kıyılarını andırır,ama bir farkla burada deniz suyu,kristalizedir,eşsiz berraklıktadır.Buraları gözümüz gibi korumalıyız.Belli ki buralarında doğal değeri anlaşılmamış,ilave balık çiftlikleri ile denizler parsellenmiş.
6 Mayıs ta Karaburun un balıkçı köyü Yeni liman a girdim.Çeşmealtından çocukluk arkadaşım Ercan meydan daki kahvehaneyi işletiyor.Salmanın balçık zemine dokunmasına umursamadan ,hemen önündeki rıhtıma aborda oldum.Burayı çok seviyorum.Tahribat heryerde olduğu gibi sözkonusu ama kafamızı ve dengemizi bozacak düzeyde değil.Köy kahvesinde çaylar içildikten sonra,kıyılarda ve dağlarında uzun bir yürüyüş yaptım.İğde çiçeklerinin kokusu,yemyeşil tabiat,berrak sular maneviyatımı arttırdı.
Ertesi gün Yeni Limadan ayrıldım.Çok özeldiğim Karaburun Büyükadanın koyunda demirledim,her zaman yaptığım gibi berrak sularında yüzdüm ve öğle yemeğimi yedim.
Karaburun Büyükada
3 kuvvet bir karayelle dolmuş yelkenlerim beni Foçaya taşıdı.Limana girdim,dost tekneler arasında demirledim.Hep eski günleri düşündüm.Foçada geçirdiğim çocukluk günlerimi,1980 lerde,hatta 90 başlarında, Dr.Faruk Amca nın Azade teknesi dışında Foça da bir tek yelkenli bile yoktu.Şimdi tekneler bağlayacak yer bile bulamıyor.Foçada 2 gün kaldım.Orak ada ve sahil arasından geçerek,çocukluk ve gençlik çağlarında rüzgaraltında demirlemekten büyük mutluluk duyduğum Metalik adanın önünde demirledim.Gene çocukluk çağlarımda yaptığım gibi dalarak deniz kestanesi topladım,yumurtalarını ekmek arasına doldurdum,zeytinyağlı limonlu denizci yemeğimi oluşturdum.Hafif rüzgarlarla dünyanın 5. büyük konteyner limanının yapılıp,bütün doğal değerinin yok edileceği Çandarlı körfezini geçtim.O yapılmasın, bu yapılmasın demiyoruz tabiki ama doğru yerler mevcuttur elbette.
Körfezi geçip Corcia adalarının önünden geçtim.Adalardaki balık çiftliklerinden suyun ve deniz tabanının ne hale geldiğini,balık çiftlikleri denizleri kirletmiyor diyen uzmanların(!)gidip görmelerini tavsiye ederim.EGE BALIK ÇİFTLİĞİ YAPMAYA UYGUN BİR DENİZ DEĞİLDİR.Kayıtsız ın tavsiyesi,Ege de balık çiftlikleri karalarda belli sanayi bölgelerinde ve ardındaki arıtma tesisleri ile konuşlandırılmalıdır.Aksi taktirde bu sektör Türkiye ye ve Ege ye zarar verir.Döviz girdisi,ekonomik getiri vs vs gibi yapıcı görünümlü söylemler,kısa vadeli ve günü kurtaran söylemlerdir.Orta ve uzun vadede bu sektör bu şekilde büyüdüğü taktirde ülkeye zarar verecektir.
Sonunda cennet Bademli ye ulaştım.Bu yöre yaşamış olduğum 3 okyanusun hiç bir köşesi kadar bana mutluluk veremez.Bölge kısa süre öncesine kadar sit alanıydı ve göreceli olarak bozulmamıştı.Şimdi korktuğum bir şey daha başıma geldi.Bölgede geniş çaplı inşaatlar başladı.Hemde en çirkin konut biçimleriyle dağları yontarak.Bademli nin kıyıları kükürtlü kaplıca suları ile doludur.Gelir gelmez zeytin ağaçları altındaki sıcak 40 derecelik sulara kendimi bıraktım.Zaman zaman zeytinliklerin altında demirledim,zaman zaman kumsalların önünde.Bir hafta geçirdim,bu sonu gelmiş cennette.Bence Bademli milli park ilan edilmeli ve korunmalı.Bu oradan gelir elde edilemez anlamına gelmez.Akıllıca uygulamalarla doğa değerlerini koruyarak gelir elde etmek mümkündür.Türkiye nin sorunlarını ve doğanın sonunu getirecek bozuk mekanizmanın nedenlerini çok iyi biliyorum.Bunlara DUR demek için KAYITSIZ partisini kurup politikaya atılacağım.Oylarınızı KAYITSIZ partisine verin !!!
Bademli den çıkıp zeytinin diyarı Ayvalığa geldim,Cunda adasını iskelemde,o güzel kuzey Ege coğrafyasını seyrettim.Zeytin yeşili çok güzel bir renk asil ve sade.Umarım zeytin ağaçları her zaman Ege de,denizlerle iç içe olmaya devam eder.Ayvalık ta karaya çıktım.Geçmişin izlerinmi taşıyan,taş sokaklarında,eski binaların arasında dolaştım.Balık halinde dünyaya başka türlü bakan balıkçı dostların fakir sofralarına katıldım.Fiyatı sudan ucuz olan,tabiri caiz ise köpek öldüren şaraplarını paylaştım.
Balıkçılarında eski keyfi yok.Ağlarından artık deniz kokan tertemiz yosunlar,deniz canlılarından çok yerine,şehrin atıkları ve doğal olmayan insan artıkları çıkıyor.Bu akşam Fenerbahçe-Galatasaray maçı vardı.Maç berabere bitti ve Galatasaray şampiyon oldu.Sokaklar birbirine girdi.Galatasaraylıların coşkusu had safhadaydı.Yahu tamamda; Bu millet takım tutmadaki fanatizmi kadar biraz da milli meseleler veya doğa meseleleri konusunda ateşli ve duyarlı olsaydı keşke,ülkemiz cennet olurdu diye söylendim kendi kendime..Bizim çocukluğumuz da 80 yaşına gelmişler geçmişi yad ederdi.Kötü değişim o kadar hızlandı ki bizler otuzlarında geçmişi aramaya başladık.
Ayvalık tan ayrılıp Midilli adasının kıyılarını takiben Müsellim geçidine ulaştım.Midillinin dağlarına baktığınızda insanlar tarafından kirletilmemiş yeşil alanlar veya doğayla uyumlu yapıları,bizim kıyıları denizden izlediğinizde ise adeta yağmalanmış,çirkin binalarla doğasına zarar verilmiş güzelim kıyılarımızı ve dağlarımızı görürsünüz.Öğle den sonra Türkiye nin en batı ucu Baba burnuna ve limanına ulaştım.Liman genişletilmiş,ilave edilen 2. bir mendirekle,güneyli havalara da kapalı hale getirilmiş.Balığın bol,Ege atmosferinin korunduğu,denizlerin halen temiz olduğu Babakale de sadece bir keşif yaptım,kalmayı dönüşe bıraktım.Her zaman sert kuzeyli havalarıyla teknelere kök söktüren 18 millik Bozcaada etabını Batı yönlü rüzgarlarla sıkı orsa ile rahat geçtim.Bozcaada limanın rıhtımına yaklaşırken 30 knot gücünde yağmurlu bir bora üzerimden geçti.Ada bu mevsimde çok daha çekici.Adada sanayi,balık çiftlikleri olmadığı ve kıyıdan uzak olduğu için limanın içinde bile, pırıl pırıl bir su buldum.
Deniz kestanelerini,denizyıldızları karides yavruları tıpkı eski günlerde olduğu gibi çok net biçimde görebildim.Ertesi gün Çanakkale boğazına girdim.Yüzbinlerce insanımızın canlarını vererek bizlere altın tepside sunduğu bu güzel vatan da yaşadığım için onlara minnet ve saygı duydum.Çanakkale abidesi önünde ayyıldızlı flok ile seyrederken bayrağımı yarıya indirerek şehitlerimizi selamladım.Çanakkale Belediye limanına girdim..Çanakka leyi oldukça değişmiş,buldum.Sahil daha düzenli,iç kısımları daha da yeşil buldum.Buradaki dostlarla 2 güzel gün geçirdim.
Yağmur bulutları altında kuvvetli lodosla beraber Çanakkale boğazını yelkenle zorlanmadan geçtim.Hatta kuvvetli lodos ters akıntıyı bile neredeyse durdurdu.Bogaz dan geçen dost tekneler,Yelkendeki ay yıldız dan dolayı Kayıtsız ı tanıdılar,telsizle ve telefonla çağrı yapmayı ihmal etmediler.Marmara denizinin pisliğini Ege denizi ne taşıyan Çanakkale boğazını geçip,Marmara ya çıktım.Zaman zaman yağmur altında Trakya kıyılarını takiben Mürefteye ulaştım.
Mürefteye güvenli bir liman yapmışlar.Balıkçı kooperatifinin limalardaki yerlerinin bir kısmını gezi teknelerine pazarlamalarına uygulamanın başladığı yıllardan beri karşıyım.Bu limanlar bizlerin vergisi ile yapılmıştır,teknelerimiz için ise heryıl harçlar ödenmektedir.Bütün bunların ötesinde,her balıkçı limanında marina ücretlerine yakın birbirini tutmayan keyfi ücretlendirmeler yapılmaktadır.Bu limanlar hepimizindir ücretsiz olmalıdır.Bununla birlikte ehil olmayan eğitimsiz,konuşma adabından ve nezaketten yoksun insanların işletmesine izin verilmemelidir.Mürefteye geldikten 1 saat sonra saçı sakalı birbirine karışmış,görevliye hiç benzemeyen kılıksız biri 40 lira ücret isteyip,faturasını sonra getireceğini söyleyince onun görevli olduğuna pek inanmadım.Gece 11 de kamarada uyurken,yüksek sesle seslenerek beni uyandırdı ve elinde makbuzla gelerek kaba saba bir uslupla ödeme yapmamı söyledi.Hemde elinde fener ışığı gözümün içine tutarak,emir cümleleri kullanarak,bu saatte bunun insanları uyandırarak yapılacak bir şey olmadığını söyledim."Senin peşinden koşamam gibi ukalaca sözler üzerine,deli tarafım ortaya çıktı ve adamı fena benzettim.Bir anda nezaketi yerine geldi."Ücrette ödemiyorum,defol git dilediğin yere şikayet et" dedim.Dellenmem üzerine çareyi sıvışmakta buldu.Halbuki efendi bir olsaydı onu zevkle bahşiş e boğardım.
Barınaklarda özel teknelerden o bölgeden gelip geçerken ücret alınması doğru değildir.Fırtınalardan,zor koşullardan sığınılacak yerlerdir limanlar,buralara insanlar korkmadan,çekinmeden girebilmelidirler.Kooperatiflerin ücret alma hakları vardır(Maalesef) ama bu durum istismar edilmektedir.Tarım ve Köy işleri bakanlığının belirlediği rakamların ötesinde uygulamalar olmaktadır. Ücret alınacaksa,Her limanda ücretler sabit ve herkes tarafında açıkça bilinecek şekilde duyurulmalıdır.Benzer uygulamalara karşı direnmek esas olmalıdır.
Sabah erken ayrıldığım için limanda konuşacak kimse,görevli bulamadım.Limana ilk girdiğimde Telefonumu görevliye bırakmıştım.Ücret ödemediğim için kooperatif başkanı Bedri bey isimli biri bu akşam beni aradı.Önce beni dinlemeden suçlar uslüpla konuşmaya başlayınca,sesimin tonu tekrar fena yükseldi.Kendisine özetle işlettikleri yerlerde önce kim çalışıyorsa tavırlarına çeki düzen vermelerini öğütledim.Meselenin aslında para olmadığını,gecenin bir yarısında tekneye bir sarhoş görevlinin gelip densiz bir uslup,lisan ve yöntem kullanmış olduğunu belirttim.Teknelerin bir ev olduğunu,eşim ile orada olabileceğimi,o durumda elimden ciddi bir kaza çıkabileceğini bildirdim.Kendisi biraz daha anlayışlı konuşmaya başlayınca,milletçe aslında ne kadar anlaşmayı bilemeyen,dinlemeden hüküm veren,en son söylenecek şeyi en başından söyleyen bir millet olduğumuzu bir kere daha hatırladım.Halbuki telefonda suçlamak veya takım tutmak yerine "Özkan bey bir problem olmuş galiba ,konuyu bende dinleyebilirmiyim,öğrenebilirmiyim"diyerek başlasaydı,yaşça benden büyüğüm olan birine daha yumuşak bir uslupla cevap verirdim.Neyse sonunda "adamımın bir hatası olduysa onun adına özür bile dilerim"dedi.
Kendisine,görevlilerin kılıklarına ve tavırlarına özen göstermelerini,Tarım Köy işlerinin belirlediği tarifelerin her yerde görünecek şekilde asılmasını,tekrar tekrar hatırlattım.Kendilerinin kötü insanlar olmadıklarını,böyle bir şeyin ilk defa olduğunu söyleyince,başka insanlardan e posta olarak gelen bazı olumsuz yorumları kendisine okudum.Sonunda konuyu kapattı,iyi niyetli olduğunu ve konuksever insanlar olduğunu yineledi.Bende buna lafımın olmadığını, ama ilk yaklaşımın bazen her şeyden önemli olduğunu,tekrar limanlarına uğrayacağımı kendisine hatırlattım.
Özeller hariç limanlar ortak kullanım alanları olmalı ve uzun dönem bağlamaları hariç ,ücret talep edilmemelidir.Denizcilerin limanlara girerken şüpheyle veya korkuyla girmesinin önüne geçilmelidir.Korku ve endişe hislerinin teknenin selametini olumsuz yönde etkilediği aşikardır.
Yeşil Trakya kıyılarını takiben Tekirdağ a ulaştım.Henüz ihaleye çıkmamış marinanın bir boş rıhtımına aborda oldum.Centilmen Tekirdağ lılar ve İstanbul dan gelen dostlar beni hiç yanlız bırakmadılar,şehirlerinde ağırladılar.Ertesi gün Tekirdağ yelken klübünün genç yelkencileri Kayıtsız ı ziyarete geldiler.Pırıl pırıl genç insanlar.Çanakkalede bizlere tertemiz bir ülke bırakmak için canlarını vermiş insanlardan sonra biz bu çocuklara ne kadar pis bir denizde yelken yapma imkanı sağladık diye hayıflandım.
Arıtmanın bile olmadığı bu güzel şehirde insanların tüm pislikleri direkt denize boşaltılıyor.Bu yazının bu kadar şikayetlerle dolu olmasının yegane sebebi,gelecek nesillere,bizlerin çocuklarına temiz bir Ege bırakma çabasından başka bir şey değildir.Doğanın tahrip edildiği koşullarda ruh sağlığı yerinde toplumlar oluşacağına inanmıyorum.Gece boyunca ağır yağmurlar devam etti.Kayıtsız ın minik yat sobası gece boyu çalıştı,Kayıtsız ın kamarasını huzurlu ve konforlu yaptı.Tekirdağ ın dost insanları ile vedalaştıktan sonra, 4 kuvvet lodos rüzgarıyla,zaman zaman yağmur altında Doğu ya doğru seyre başladım.Marmara Ereğlisini geçerek şehirlerin şehri İstanbul a yaklaşmaya başladım.Ambarlı limanının hemen yanında kurulmuş,şimdiye kadar gördüğüm en korunaklı marina olan WEST ISTANBUL a girdim.
Marina henüz inşaa halinde ama tamamlandıktan sonra ortaya yatçıların her ihtiyacına cevap verecek düzeyde bir tesis çıkacak.600 den fazla denizde barınacak.400 ün üzerinde tekne ise rahatlıkla karadaki ihtiyaçlarını görebilecek.West Istanbul Marina yönetimini oldukça aktif,idealist ve yatçılara iyi hizmet sunma arzusunda ve heyecanında buldum..Bir kaç gün buradayım daha sonra Anadolu yakasınında Fenerbahçe ye uğramak niyetindeyim.
Sevgi ve Saygılarımla
Ozkan Gulkaynak
İSTANBUL'DAN BARTIN' A
West İstanbul Marina dan sonra,6 mil batıya ilerleyerek Yeşilköy Balıkçı Barınağına girdim.Onca teknenin arasına sıkışarak sahile kıçtan kara oldum.West İstanbul Marinanın sessizliğinden sonra,Yeşilköy ün kalbinin attığı yerde,binlerce insanın yürüdüğü kaldırımın önünde bağlanmak farklı şeyler hissettirdi.Yeşilköy e belki 15 yıldır uğramamıştım.Adı gibi yeşil bir semt,ama artık köy değil,ayrı bir şehir olmuş.Şehrin göbeğinde bağlanmanın keyfini çıkartmaktan başka yapacak bir şey yok.1 saat sonra Zuhal Atasoy kardeşim beni ziyaret etti.Bir yerlerde oturup yemek yedik,dertleştik.Bir süre sonra Yeşilköy adeta dostlarla buluşma noktamız oldu.Bir akşam "Gezgin Korsan" gurubunun denize meraklı üyeleri ile bir balık restoranında buluştuk.Amatör Denizcilik Federasyonu Başkanı Teoman Arsay Ağbey in evide buradaymış.Beni hiç yanlız bırakmadı.Başka bir akşam fedarasyon binasında Sadun Boro ağbey,Necati Zincirkıran ağbey ve benden yaşça büyük bir çok değerli arkadaşlarımızla yemek yedik,lafladık.
Balıkçı kooperatifinde teknesini bağlayan bir çok denizci dost hep yanıbaşımdaydı.Kooperatif başkanı Orhan bey,yönetim kurulu başkanı Mete Alpman ağbey dostluk ve yardımlarını esirgemedi.
ADF de denizci ağbeylerle beraber
Bir gün Teoman ağbey'e telefon açıp tekneyle Karadeniz de Ağva deresine Kayıtsız la girip giremeyeceğimi sorduğumda aldığım cevap "Yarın arabayla gider bakarız,anasını satayım oldu."Ertesi gün denizci dostumuz Ali Gündüz ağbey de bize katıldı. Ağva dan Kefken e kadar olan kıyı şeridini tarayarak,bazı limanları kontrol ederek,hem keyifli hemde yararlı bir gezi yaptık.Ağva deresinde derinlikler tahminimden fazla çıktı.Kayıtsız ın girememesi için pek bir neden yok.Bir hafta kaldığım Yeşilköy den,dostlarla vedalaştıktan sonra ayrılarak Fenerbahçe Setur marinaya geçtim.Fenerbahçe ye yıllardır gelmiyorum.Karşımda 1500 e yakın tekneyi görünce şaşırdım.Burada da kaldığım 4 gün boyunca bir çok denizci dost ile hasret giderdim.Bu arada sıkışık ve temiz denizlerden uzak hayatın beni olumsuz etkilediğini hissetmeye başladım.
İstanbul boğazına çok sıcak ve durgun bir havada girdim.Sihirli kente biçim,ruh veren o güzel camiler,saraylar,betonyığını ruhsuz gökdelenlerlerin,şehirlerin şehri İstanbul u ne kadar çirkinleştirdiğini bir kere daha farkettim.Bizimde çocukluğumuzda bildiğimiz İstanbul,Boğaziçi coşkusunun artık yok olduğunu bir kere daha anladım.
Rumeli Hisarına yaklaşırken
Boğazın Avrupa yakasını takiben Fatih Sultan Mehmet köprüsüne kadar geldim.Sonra Anadolu kıyısına geçtim.Yavaş yavaş seyrelen çirkin binalardan sonra,karşıma Boğaziçinin doğal güzelliğini çıkmaya başladı.Anadolu Kavağını geçip,boğazın Anadolu yakasında son liman olan Poyrazköy balıkçı barınağına girdim.Sancağımda bulunan plajın önünde 4 metreye demirledim.Poyrazköy e ilk defa geliyorum.Son derece korunaklı ve şirin bir yer.Deniz girilebilecek kadar temiz.Kıyı boyunca basit ama temiz restoranlar sıralanmış.Limanın hemen arkasındaki minik tepeden,hem boğazı hemde Karadeniz i seyredebileceğiniz muhteşem bir manzara var.Bu tepeye 10 dakika yürüyüş mesafesinde bir başka tepede büyük ağaçların altında,boğazın güzelim manzarasını önünüze getiren bir çay bahçesi var.Burada çayımı yudumlayarak,boğazın henüz yapılaşmamış güzelliğini seyrederek,İstanbul un yorgunluğunu çarçabuk üzerimden attığımı hissettim.Poyrazköy e Anadolu yu Avrupa ya bağlayan 3.köprü yapılacak.Bu köprünün görüntüsü,üzerinden geçen araçların uğultusu,buranın çekiciliğini,dinginliğini yok edecektir şüphesiz.Günümüz meselelerine eldeki diğer değerleri bozmadan çare bulmak çok mu zor bir şey diye düşünürüm çoğu zaman.Sonunda her zaman,maddi seçeneklerim veya kişisel çıkarların doğanın korunmasına olanak sağlamadığını farkederim.
Poyrazköy
Gece güzel bir bahar yağmuru beni mışıl mışıl uyuttu.Sabah hava açıldı.Demir alıp,Karadeniz e çıktım.Sonunda Kayıtsız doğduğu sulara geri dönmüş oldu.5 kuvvet karayel ve iri denizlerle beraber 24 mil Batıda,Şile ye doğru seyre başladım.Bir süre sonra,bir kaç genç komando subay hızlı bir botla yanıma geldi,iyi seyirler dileyerek,ileride tatbikat olduğunu ve bir miktar rotamı açığa almamı rica ettiler.Bu kadar nezaketli,centilmence kullanılan bir uslup için,rotamı 180 bile değiştiririm.Aslan Türk Subayları !!!!!!!
Hiç motor çalıştırmadan geldiğim Şile önlerinde saat 4 te limana girdim.Sürekli kumla dolup derinliklerin değiştiği eski tali mendirek,Kuzey e doğru 2. bir mendirek ile uzatılmış.Bu durumda liman girişi çok daha derin ve güvenli olmuş.Aynı zamanda mendireğin uzatılması Batılı rüzgarlarda liman içini,özellikle limanın güney yakasını daha korunaklı yapmış.Şile limanının Kuzey rıhtımında yüzün balık restoranları hayata renk katıyor.Bende onların arasında bulduğum boş bir rıhtıma aborda oldum.Karşında yüksek apartmanları görsemde Şile çekici bir yer.Yokuş yukarı 10 dakikalık bir yürüyüşle şehrin merkezine gidiliyor.Bir çok temel ihtiyacın karşılanacağı şehir merkezinden Karadeniz in ve limanın muhteşem bir görüntüsü var.Bağlandıktan sonra botu denize indirdim ve limanın her noktasını iskandilledim.Elimde halen kullandığım el iskandilini gören balıkçılar,"abi millet aya gidiyor sen hala o aletimi kullanıyorsun"diyerek alay ettiler.Dünyanın neresinde olursa olsun el iskandili kullanmama saygılı bir bakış veya yorum gördüm.Burada nedense tersi bir bakış vardı.Ekonomi eğitimim sırasında,geri kalmış ülkelerin sosyal özellikleri arasında yersiz ve abartılı teknoloji kullanımı olduğunu okumuştum.Zaman zaman inat gibi görünen davranışımın sebebi teknolojiye karşı olmak değil elbette,basitliği sadeliği ve doğal olanı yaşama özleyişimdir sadece o kadar.
Şile
Bir süre sonra burada yaşayan ve bizim anılarımızı takip etmiş,İsmail Genç ağbey arabasıyla geldi,Şile yi gezdirdi.Akşam evlerinin balkonunda nefis manzarayı seyrederek,eşi Vildan hanım ın hazırladığı yemeklerle ağırlandık.Şile de 2 gün kaldım.Sakin havada bütün kıyı şeridininin haritasını çıkartırcasına yemyeşil dağları,plajları,koyları seyredek Ağva deresine geldim.Daha önceden iskandillediğim dereden içeriye girdim.Kara yoluyla geldiğim zaman tanıştığım burada yaşayan arkadaşlar,dere ağzından 500 metre kadar içerde bir rıhtıma aborda olmama yardımcı oldular.Nehir kıyısında yanyana restoran ve kafelerin sıralandığı çok çekici bir yer.Ağva deresi zannedildiğinin tersine oldukça derin,ortalarda 3-4 metre su var.Tepeden geçen elektrik kablolarına takılmadığız ve dikkatli olduğunuz sürece 2 mil kadar içine tekne ile girebilmeniz mümkün.Nehir çevresi adeta tropikal ormanları andırıyor. Şehir merkezinden batıya doğru yürüdüğünüzde,yemyeşil bahçelerin, birçok motel ve yazlık evlerin yanından geçerek bir başka dereye ulaşıyorsunuz.Adı Göksu olan derenin içinde 2-3 metre derinliğinde su var ve güneye doğru kıvrılarak 5 milden fazla giriyor.Dere kenarında moteller,kafeteryalar var.Dere içinde gezi motorları bile çalışıyor.Burası Ağva deresinden bile çok daha çekici.Yemyeşil nefis bir belde.Ağva dan gelişimin ertesi günü ayrıldım.
Ağva deresinde(Yeşilçay)
Gene kıyıları izleyerek,Kilimli koyu,Bağırganlık Balıkçı Limanını kontrol ettim 29.54'.445 Doğu boylamı üzerinde bulduğum 100 metre boyunda 50 metre eninde ilginç bir koyun içine girerek derinlik kontrolü yaptım,fotoğraf çektim.Daha sonra Kerpe ye ulaştım..Kerpe Kefken yakınlarında poyraza liman,nefis bir demir yeri,keyifle denize girilebilecek,kararlı poyrazlarda günlerce kalınabilecek bir koy.Kerpede demirlemeden Kefken limanına geçtim.
Kefken Limanı
Limanın kuzeyinde birbiri üzerine aborda olmuş,onlarca teknenin üzerine yanaştım.Tekneleri sırayla geçip karaya çıkmak,engelli atlamaya benziyor.Kefken de şehir kanalizasyonu limanın içine akıyor.Genede çekici bir liman,kıyıda kafeteryalar ve restoranlar mevcut.Ertesi gün ağır fırtınalarında onlarca gemiyi yutmuş sular beni en sakin haliyle karşıladı.3.5 mil mesafede çok merak ettiğim gizemli Kefken adasına ulaştım.Adanın güneyi, kuzey/güney yönlü 2 mendirekle kuzey havalarına karşı korunuyor.Mendirekleri geçip,bir küçük rıhtıma aborda oldum.Temiz sularında dalarak,iri midye ve deniz salyangoz u topladım.Bir süre sonra adaya çıktım.Bir tepede üsleri bulunan Gemi kurtarma istasyonunu ziyaret ettim,görevli arkadaşlarla tanıştım.Ada son derece yeşil bir bitki örtüsü ile kaplı.Ağaçlardan erik ve dut topladım.Efsane olmuş fener binasına çıkarak nefis manzarayı seyrettim,fotoğraf çektim.
Kefken adası
Gün batımı tekneye döndüm,rıhtımdan avara olarak bir tonoz a bağlandım.Midye ve salyangozları zeytinyağ ve limonla hazırlayıp,fenerin ışığı altında akşam yemeğimi yedim.Sabah sisli ve rüzgarsız bir hava ile karşılaştım.Motoru çalıştırdım ve adadan ayrılarak ağır soluganlı tatsız denize çıktım.Kıyıdan denize 300 metre kadar açılan kayalıkları sancağımda bırakarak,açık denize çıktım.Çok tatsız bir denizde,sis altında Batıya doğru ilerlemeye başladım.Su derinleştikçe solugan hafifleşmeye başladı.54 mil yol katederek Ereğli limanına girdim.Yelken klubunun önündeki plastik iskeleye bağlandım.Burada tanıştığım arkadaşlarla sohbet ettik.Klup başkanı Metin bey kardeşim ile yemeye çıktık.Ereğli sahili son derece yeşil,temiz ve çekici.Bununla birlikte oldukça bakımlı.Liman oldukça büyük ve Batıya açık burada bir çok havada tekne barınamaz.Batılı havalarda denizler yat klup binasının içine kadar giriyormuş.Ertesi sabah Ereğli’den ayrıldığımda rüzgar yoktu,pırıl pırıl güneşli bir gün vardı.Yoldaki koyları,girintileri kontrol ederek Zonguldak ın Kozlu balıkçı barınağına girdim.Burada denizci büyüğümüz Halil Acır Ağbey tarafından karşılandık.Halil ağbey Zonguldak,Kozlu ve çevreyi arabasıyla gezdirip fotoğraf çekmemi sağladı.Akşamda Zonguldak limanı içinde,Halil ağbey e ait küçük çekek yerlerinde bir sofra kurduk..Zonguldak şehrinin kanalizasyonu maalesef limanın içine,hemde arıtılmadan akıyor.
Zonguldak limanında dostlarla
Kozlu'dan ertesi gün ayrıldım.Gene kıyı şeridi kontrol ederek,gözlemleyerek,önce Kilimli Balıkçı Barınağına sonra,Termik santrallarının olduğu Çatalağzı limanlarına daha sonrada Filyos un Balıkçı Barınağına girdim.Filyos ta bir romorkör ün üzerine aborda oldum.Romorkör kaptanı Temel abi Rizeli hoş sohbet biri.Artık Laz aksanlı dostlar karşıma çıkmaya başladı.Filyos 5000 nüfuslu küçük bir köy. Limanın kıyısında,güzel bir park içinde çay bahçesi var.Filyos un batısında bir antik tiyatro ve kale kalıntıları mevcut.Bilgi almak için girdiğim bakkal arkadaş aynı zamanda Filyos muhtarıymış.İşini gücünü bırakıp,kaleyi ve antik tiyatroyu gezdirdi.Akşam bizim anılarımızı önceden takip etmiş Çaycumalı işadamı Samim abi,tanışmak için arabasıyla Filyos a geldi.Denizkıyısında bir balık restoranında oturup yemek yedik.Sabah sis altında Filyos tan ayrıldım.12 mil mesafede,Bartın limanının yanından denize akan Bartın deresinin içine girdim.Buraya Kayıtsız inşaa edilip denize indiğinde yani 2003 yılının Eylül ortasında girmiştim.Şaft kovan sisteminde ciddi bir ısınma olmuş ve bir römorkör tarafından limana çekilmiştim.Hemen tekneye gelen birkaç centilmen liman görevlisi,sorunu gidermemde bana yardımcı olmuşlardı.Yarım saatlik beraberliğimize rağmen bana yolluk hazırlamaları beni derinden etkilemişti.Doğuştan denizci,römorkör kaptanı Necdet abi,beni İzmir e dönene kadar hep aramıştı.Kendisine bir gün buralara Kayıtsız la gelip onu ziyaret edeceğime söz vermiştim.Derenin içinde yaklaşık 1.5 mil ilerledikten sonra Necdet abinin oğlu Aykut ve arkadaşı Ali İhsan sandallarıyla beni karşıladılar.Benim için ayırdıkları ahşap iskeleyi gösterdiler.İskeleye yaklaşırken tepemde çakan şimşeklerle irkildim.Direk şapkasındaki seyir fenerinin plastik kabı yerinden çıkarak dereye düştü.Tam tepemden geçen yüksek gerilim kablosuna önce telsiz anteni sonrada seyir feneri çarpmıştı..Bereket çarmıklara dokunmuyordum.Aborda olduktan sonra mevcut kitapları tekrar kontrol ettim,böyle bir kablodan hiç bahsedilmiyordu.Çocuklardan yeni koyulduğu öğrendim.Genede “daha dikkatli olmam gerekirdi” diye düşündüm.
Bartın deresinde huzur dolu iskelem
Aborda olduğum ahşap iskele sazlıkların arasında,masallardaki gibi bir yer.Sazlıklar neredeyse teknenin içine kadar girecek.Bir süre sonra,önceden sadece yarım saat görüştüğüm Necdet abi 40 yıllık dost sıcaklığı ile tekneye geldi.Birbirimize sarıldık.Evinin önünde bulunan ahşap iskele ye gittik,taze demlenmiş çaylarımı yudumlayarak sohbete başladık.Necdet abi limandan emekli olmuş,balıkçılık yapıyor.8 metrelik sandalıyla Barbuna,Kalkana,Palamuta çalışıyor.Hemen iskelenin yanıbaşında bir hobi odasını andıran bir küçük evi var.Bu evin içinde tekne,balık malzemeleri vs.ve bir odun fırını var.Bu fırında pişirdiği yemeklerle dostlarını burada ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyor.Bu evin arkasında eşi,anne ve babasının ile yaşadığı 3 kattan oluşan bir başka ev var.Evin bahçesinde taze fasulyeden,salatalığa,çilekten,domateze kadar her türlü sebzeyi yetiştirebiliyor.
BARTIN DAN SAMSUN'A
Bartın deresindeyken başlayan kuvvetli poyraz burada kalış süremi uzatmama neden oldu.Ama hiç problem değil.Çünkü huzur dolu bir konumda,iyi dostlarla beraberim.Necdet abinin son derece aktif ve sosyal bir insan.Çevresinde toplumun her kesimininden hoş sohbet,iyi insanlar bulunuyor.Evinin önünde,dere kıyısında bulunan ahşap iskelesini bağladığı yer olmanın dışında aynı zamanda ,dostlarını eşi Necla yenge nin yaptığı taze,mis kokulu çaylarla ağırladığı bir mekan.Özellikle güneşin kırmızı renklerle battığı serin Karadeniz akşamlarında,kurbağ seslerinden oluşan senfoniyi dinleyerek burada toplanmaktan büyük huzur duydum.Aklıma Çeşmealtında ki huzur dolu çocukluk günlerim geldi.Evimizin önündeki iskelede teknelerimle uğraşır,balık yakalar veya adalar arasında dolaşırdım.İnsanlar o zamanlar çok daha hırslardan,kötülüklerden uzaktı.Deniz tertemizdi,kıyılar doldurulmamıştı.Ne para vardı,ne lüks tüketim maddeleri,ne "shopping center"denilen o insan uyutma odaları.Ama o zamanlar insanlar hem sağlıklı hem mutluydu.Domatezin,biberin bile kokusu bambaşkaydı.Burada bir parça o günleri hatırladım.Umarım Bartın insanları kendilerini,çocuklarını,kentlerini ve doğalarını bu yüzyılın pek farkedilememiş kötülüklerinden korumayı becerirler.40 lı yaşlarda geçmişini özleyen bir insan olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.Türkiye çok ama çok hızlı bir yozlaşma sürecinde..
Bartın deresinde
Bartın deresinde,Necdet abi vasıtası ile ile tanıştığımız bir başka dostumuz Nazmi abi,eşi Hatice hanım ve anneleri 80 yaşlarındaki Zeynep Teyze.Nazmi abinin evine ne zaman gitsem,eşinin yaptığı çaylar ve sıcak poğaçalarla ağırlanırım.1 dönümlük yemyeşil bahçelerinde,Karadenizde yetişen bir çok sebze ve meyvenin arasında kaybederim kendimi.Çilek,erik,domatez,biber,maydanoz,ne ararsan var.Kimyasal ilaç yok,hormon yok,her şey doğal ve lezzetli.Nemli otların üzerinde bulunan iri salyangozlarda ne zaman toplasam,Zeynep teyze arkamdan gelir,gülümseyerek o sevimli uslubuyla,"Allah canını almasın,o yenir mi,günaha gireceksin oğul"diye seslenir.Bende ona sarılıp "Sana bir gün bu salyangozdan yedireceğim"derim.Bizde Giritlilik olduğundan,Dedem yaşarken,Çeşmealtında ki evimizde sezonda bir kere salyangozun domatezli soğanlı yahnisi yapılır,iğrenerek bakanlar,denedikten sonra kapımızdan ayrılmazdı.Müveddet anneannnem çocuklara günah yazmaz düşüncesi ile salyangozları kaynayan tencereye bana attırırdı.Sanıldığının tersine salyangoz otttan başka bir şey yemeyen son derece temiz ve sağlıklı bir gıdadır.
Bartın deresinde Poyraz devam ederken,can yoldaşım Suzan hanım İzmir den otobüsle Bartın a geldi.Böylece Kayıtsız III bekar teknesinden,aile teknesine döndü.Suzan ın Kayıtsız a bağlılığı ona olan özeni,onun minik kabinini yeterli bulup,orada mutlu olması benim ona olan saygı ve sevgimi arttıran önemli etkenlerden biridir.Hep konforlu koşullarda yaşamış bir insanın hiç kapris yapmadan,şikayet etmeden bu küçük teknede mutlu olması,tevazü ve asaletin birbiri ile çelişen öğeler olmadığının en iyi kanıtıdır herhalde.Aslan Suzan hoşgeldin !
Suzan ın gelişi şerefine buradaki dostlarımızla,Nazmi ağbey lerin evinde bir ziyafetle ağırlandık.
Bartın da
Ertesi gün bir araba kiralayarak 2 gün boyunca,Safranbolu,Kastamonu,Ilgaz dağları,Küre dağları üzerinden İneboluya ulaştık.Dağlar arasından devam eden nefis manzaralı kıyıları takip ederek,tekrar Bartın a döndük.Suzan İzmir deki işleri nedeniyle İzmir e döndükten sonra,Necdet abiyle 100 metrelik bir hortum hazırlayarak tankları doldurduk.Ertesi sabah yüksek gerilin hatlarının altından,mesafenin en yüksek olduğu kenardan tellere dokunmadan geçerek Bartın dan ayrıldım.Rüzgar durmuş ama Poyrazdan soluganlar halen işliyor.Amasra önlerinde ağır bir sis içine girdim.Bir süre sonra teknenin bastonu bile zor görünmeye başladı.Okyanuslarda fırtınalar atlatıp,balinalara çarpıp tek parça halinde buralara dönüp,Karadenizde bir tekne ile çarpışırsam,bahtsız bedevinin,çölde kutup ayısı ........hikayesi gerçeye dönmüş olacak.oğazın Avrupa yakasını takiben Fatih Sultan Mehmet köprüsüne kadar geldim.Sonra Anadolu kıyısına geçtim.Yavaş yavaş seyrelen çirkin binalardan sonra,karşıma Boğaziçinin doğal güzelliğini çıkmaya başladı.Anadolu Kavağını geçip,boğazın Anadolu yakasında son liman olan Poyrazköy balıkçı barınağına girdim.Sancağımda bulunan plajın önünde 4 metreye demirledim.Poyrazköy e ilk defa geliyorum.Son derece korunaklı ve şirin bir yer.Deniz girilebilecek kadar temiz.Kıyı boyunca basit ama temiz restoranlar sıralanmış.Limanın hemen arkasındaki minik tepeden,hem boğazı hemde Karadeniz i seyredebileceğiniz muhteşem bir manzara var.Bu tepeye 10 dakika yürüyüş mesafesinde bir başka tepede büyük ağaçların altında,boğazın güzelim manzarasını önünüze getiren bir çay bahçesi var.Burada çayımı yudumlayarak,boğazın henüz yapılaşmamış güzelliğini seyrederek,İstanbul un yorgunluğunu çarçabuk üzerimden attığımı hissettim.Poyrazköy e Anadolu yu Avrupa ya bağlayan 3.köprü yapılacak.Bu köprünün görüntüsü,üzerinden geçen araçların uğultusu,buranın çekiciliğini,dinginliğini yok edecektir şüphesiz.Günümüz meselelerine eldeki diğer değerleri bozmadan çare bulmak çok mu zor bir şey diye düşünürüm çoğu zaman.Sonunda her zaman,maddi seçeneklerim veya kişisel çıkarların doğanın korunmasına olanak sağlamadığını farkederim.
Amasra
Sis altında 20 mil kattettikten sonra Kayıtsız ın kaba inşaatının yapıldığı Tekkeönü köyüne ulaştım.Giriş kumla dolmuş,tali mendireğe yakın derin kanaldan içeriye sorunsuz girdim.Bir balıkçı teknesine aborda olurken Kayıtsız a emeği geçmiş Ali usta "hoşgeldin" diyerek yardımıma koştu.Kayıtsız ın imal edildi tersanenin,kötü giden işlerden dolayı kapalı olması,harap bir biçimde terk edilmiş görüntüsü içimi burktu.Tekkeönün de ahşap tekne yapımı,baba mesleği,eski bir gelenek,bir çok insan ağacı işlemeyi öğrenerek hayata başlıyor.Yörenin potansiyeli genelde tek tip Balıkçı tekneleri üzerine kurulu.Bu yetenekli insanları daha yaratıcı kılacak,daha bakımsız/sorunsuz modern inşaa yöntemleri ile ihracat yaptıracak bilgi ve üretim düzeyine gelmesi için bir eğitim programı ne yararlı olurdu.Yörenin insanları ne yazıkki geçimini bile sağlamada zorlanıyorlar.Tekkeönü nefis bir coğrafi konumda,korunaklı bir limanı var.Ancak bakımsız ve pis bir kumsalı var.Yıllardır kumsaldan çöpler toplanmıyor.Kahvehaneler ise ağzına kadar dolu.Bu kadar küçük bir köyü imece usulu bile tertemiz yapmak zor değil.Ama insanlar bir çok yerde olduğu gibi kahvehanede oturmayı tercih ediyor.Yazık bu ülkeye çok yazık oluyor!
Kayıtsız ın imalatının başladığı yer Tekkeönü
Akşam burada tekne malzemeleri taşıyan Hasan Çelebi dostumuzun evinde eşinin yaptığı yemeklerle ağırlandık.Kayıtsız a emeği geçen Hüseyin Bakan ve Ali ustalarda bizimle beraberdi.
Kayıtsız a emek veren değerli ustalar..Hüseyin ve Ali usta
Hasan Çelebi kardeşimizin bahçesindeki tavukların taze yumurtaları ile doldurulmuş bir kovayı kabul ettiklten sonra tekneye döndüm,dostlar tarafından uğurlanarak tekrar Karadenize açıldım.Yaklaşık 14 mil mesafedeki Cide limanına girdim.Cide limanı büyük ve güvenli bir liman çevresi güzel dağlarla çevrili.Biraz şehri gezdikten sonra "Aybot"isimli tekne yapım firmasının işletmecisi Yaşar kardeşim geldi ve şehri gezdirdi.Akşam bir yüzen gemi restoranda,Karadenizin meşhur barbunya tavasını yedik.Ertesi gün yaklaşık 40 mil katederek İnebolu limanına girdim.Yol boyunca az rüzgar ama iri denizler vardır.Kayıtsız yalpalayıp durdu.Özellikle Kerempe burnu önlerinde denizler 3 metreye ulaştı.Yolumda bulunan küçük balıkçı barınaklarını sırasıyla kontrol ettim.Bazıları barınaktan çok bir tuzağı andırıyor.Kerempe deki barınak karayeli tamamen içeri alıyor.Bir Karayel fırtınasında içeride kalan teknenin selameti gene denize çıkmaktan başka değil sanırım.Doğanyurt güzel bir ilçe.Limanın içi tali mendirek önleri ağır fırtınalarda yanıbaşındaki nehirden taşınan kumlarla dolmuş.Oturmamak için ana mendire çok yakın geçtim iskeleye doğru geniş bir daire çizerek mendireğe aborda oldum.İçerideki derinlikleri ölçtükten sonra limandan ayrıldım ve Zarbana Balıkçı barınağına girdim.
Doğanyurt
Zarbana veya diğer adıyla Özlüce sağlam bir barınak ama ağzı Doğanyurt tan beter dolmuş.Ana mendirek kayalarını sadece 2 metre sancağımda bırakarak zor bela içeriye girdim.Bu limanlara bilmeyen bir teknenin bir fırtına önünde içeriye girmesi son derece riskli.Derinlik kontrolunden sonra İneboluya ulaştım.1989 yılında Sadun Boro ağabeyi burada karşılamış olan,Mustafa ve Bülent ağbey beni rıhtımda karşıladılar.Mustafa ağbeyin kendi inşaa ettiği bir Karadeniz Çektirmesi,Bülent ağbey in ise bir motor yatı var.İnebolunun şehir dokusu oldukça ilgimi çekti.Şehri en yüksek tepesinden nefis bir manzara var.Limandan şehir merkezine 5 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılıyor.Eski evlerin dar sokakların bulunduğu şehir merkezinde lokantalar,bakkal ve manavlar,kahvehaneler bana eski Türkiye dokusunu hatırlattı.İnebolu kurtuluş savaşında deniz yoluyla Anadolu ya İstanbul dan veya Rusyadan cephane taşıyan yürekli, kayıkçıları ile nam salmış.Sert denizlerde,yunan savaş gemilerinin bombalamalarına kurtuluş savaşı boyunca "piyade"denilen dar uzun kayıklar buraya cephane taşımış.Daha sonra cephaneler kağnılarla Anadolu'ya ulaştırılırmış.Piyade tekneleri şehir merkezinde deniz kıyısında bulunan bir müzenin önünde bulunuyor.Zamanında Atatürk tarafından ziyaret edilen ev bugün müze olarak kullanılıyor.İnebolu toprak kaselerde yapılan nefis etli güveci ile meşhur.
İnebolu da esnafla ve şehirden görüntüler
Bir gün Bülent abinin arabasıyla doğu ya doğru Abana ya kadar gittik.Sırasıyla Gemiciler,Yakaören ve abana limanlarını ziyaret ettik.Gemiciler küçük zevkle yapılmış evleri yeşil dokusuyla temiz bir köy,Limanı ağır poyraz hariç güvenli.Abana ve Yakaören barınak ağızları kumla dolmuş,İçeriye ancak ana mendireye yakın çok dar bir kanaldan girilebilir.Özellikle Yakaörendeki barınağın ağzında denizler çok tehlikeli biçimde kırılıyordu.
Yakaören limanının önnünde kırılan denizler
İnebolu dan ayrıldıktan sonra yaklaşık 34 mil mesafe katedip,eski ismi İstefan,şimdiki ismi Çaylıoğlu balıkçı barınağına girdim.Güvenli sağlam bir liman,ancak içerine daimi bir hareket olduğu için rıhtıma aborda olmak,küçük tekneler için biraz rahatsız edici olabilir.Rıhtım duvarlarında Karadenizde gördüğüm en iri en dolgun en lezzetli midyeleri buldum.Midyelerim üzerinde gezinen pavuryaları elle yakaladım.Çaylıoğlu köylüleri genelde yurtdışında veya İstanbul da yaşıyor.Yazları buraya tatile geliyor.Halk ın cana yakın,yardımcı ama biraz tutuculuk yanları ağır basıyor.Yanıma gelen yaşça benden büyük örtülü bir hanım beni evine yemeğe davet edemediği için üzüntüsü belirtti.Sebebi çevrenin dedikodu yapması ve hakkında kötü konuşulması ihtimaliymiş.Düşünecek kadar zekası olmayanlar ancak çevresindekilerin yaptıklarıyla ilgilenir.
İstefan(Çaylıoğlu)
Çaylıoğlunda alışveriş yapacak hiç bir mekan yok.Doğası çok güzel.Dut ve erik ağaçlarından atıştırarak,20 dakika yürüdüğünüzde manzarası harika nefis bir tepeye gelirsiniz.Ertesi gün canlanan Karayel ile tam arma Türkiyenin en kuzey burnu İnce burunu bordaladım.Burası Türkiye nin Horn burnu.Sert karayel buralarda çok iri deniz oluşturuyor.Bereket hava oldukça mülayim.
İnce Burun Akliman
Buraların meşhur fiyordu Hamsilos a girdim.Hamsilos doğa harikası bir girinti.Maalesef ağzı poyraza açık içinde su derinli az olan bir başka yarık,batıya doğru giriyor.İçine iskandil kontrolu altında 50 metre kadar girince soluganlar kesildi.Biraz yüzdüm,derinlikleri belirledim.Daha sonra Hamsilos un 1 mil kadar güneyinde,yörenin tek doğal limanı Akliman a girdim.Bir çok yerde derinlik ölcümü yaptım.Koyun en korunaklı girintisinde bir ahşap iskeleye aborda oldum.Nefis bir yağmur başladı.Kamarada oturup keyfini çıkardım.Yağmur ninnisi altında derin bir uyku çekmişim.
1 Temmuz da Sinop Yelken Klubunde arkadaşlar,limandaki denizcilik bayramı gösterisine Kayıtsız la katılmamı istedi.Avara olarak Sinop a geçtim.Şehir merkezinde halkın önünden turlayıp limana girerek bir balıkçı teknesine aborda oldum.Sinop yer bulmakta zorlandığın tek liman oldu.
Sinop
Sinop şehri coğrafi konumuyla,kalesiyle çekici bir yer.Ancak yerli turist akını burayı fazla sıkış tepiş yapmış.İnsan huzurla yürüyemiyor veya bana öyle geliyor.Tur tekneleri renkli lambalarla aydınlanmış,yüksek müzik eşliğinde göbek adan vatandaşların eğlendiriyor(!)Sinop yelken klubunde başta Cenker/Serpil çifti,Klup Başkanı Oğuz abi,ve Doğan kardeşim ve daha bir çok dost yardım ve ilgilerini esirgemedi.2 Temmuz da değerli büyüğümüz ADF başkanı Teoman Arsay ın düzenlediği geleneksel Kayra rallisine ait 10 un üzerinde tekne Sinop a geldi hep birlikte Sinop Yelken Klubunde düzenlenen bir gecede birlikte olduk.Sinop sanırım bahar aylarında daha sakin ve çekici olurdu.Dostlarla vedalaşır,vedalaşmaz yelkenleri basıp Gerze limanına geçtim.Gerze de hayatımda gördüğüm en ağır yağmurlardan biriyle karşılaştım.Sabah kalktığımda, deniz nehirlerden gelen, kütük ve dal paçalarıyla doluydu.Aldığım haberlere göre Samsun da sel nedeniyle 10 dan fazla vatandaş hayatını kaybetmiş.Limandan ayrılıp 15 mil güneydeki Yakakent balıkçı barınağına geçerken defalarca yüzen kütüklerle çarpıştım.Yakakent balıkçı barınağında,balıkçılar işi gücü bırakmış,denizden kışlık odunları toplamakla meşgullerdi.Yakakent te Hüseyin bey isimli bir arkadaş beni karşılayarak çevre köyleri gezdirdi.Ertesi gün Yakakentten ayrılarak Kızılırmak deltasının bulunduğu Bafra burnunu döndüm.Buraları Karadenizin yegane alçak sahilleri.Sığlaşma ihtimaline karşı,delta ağzından 300 metre kadar açıktan geçtim.Alçak kıyıları takiben güneye Samsun a doğru hareket ettim.Samsun a 14 mil mesafede Dereköy isimli Balıkçı barınağına girdim,derinlikleri ölçerek limandan ayrıldım.Çok sıcak ve nemli bir havada Samsun Yelken Klubu ne ayrılmış barınağa,hemen sosyal tesislerin önündeki rıhtıma baştan demir atarak kıçtan kara oldum.